Bir dönem “kaave” işletmişliğim var. Kahve değil, kahvehane de değil, kaave. Çünkü kahve işletilmez, içilir. Kahvehane de benim bahsettiğim türden bir mekan değil. Benimki öyle maç seyredilen, gazete okunan cinsten değil, azıcık yeni yetme, azıcık daha “cafe” bir mekandı. Ama cafe de değildi. Bu yüzden de öyle dejenere bir Türkçe ile “kaave” kaldı adı. Eski […]
Arşivleri Ekim 2008
Durvan…
Daha önce bir yazıda, “Durvan”dan bahsedip, “Bir nevi nickname. Bir ara onun da hikayesini yazarım.” deyip geçmişim. Onun üzerinden altı ay kadar geçmiş. Geçen akşam benim çırak yazar zesege (çırak diyoruz ama aslında benden iyi yazıyor, bunu söylediğimi duymasın) ile konuşurken konusu açıldı. Durvan nedir ne değildir, zararları ve faydaları nelerdir kendisine anlattım. Anlatırken de, […]
Ölçek kayması…
Google’da insanın ölçeği kayıyor… Kaç makina, kaç CPU, ne kadar disk alanı var biliyor musunuz burada? Sonu “@google.com” ile biten bir email adresiniz yoksa, bilmiyorsunuz. Ben biliyorum. Ama söyleyemem. Ancak, kısa cevap şöyle: Sizdekinden çok. Evet, sendekinden de çok. Hatta, sen, sen, sen, hepinizin toplamından da çok! Nereden geldi aklıma bunu yazmak… Şöyle bir mesele […]
Kullanma Kılavuzu
Lafı fazla dolandırmayacağım, elimde bir makina var. Bir makinam var ki, ben ondan yana çok dertliyim. Nasıl çalıştığını bilmiyorum çünkü. Yapan içine kullanma kılavuzu da koymamış, ne işe yarar, neyle çalışır, bununla ne yapılır bilmiyorum. Hakkında bazı afaki bilgiler var, insanoğlu aşağı yukarı birkaç şey biliyor bunun hakkında ama o şekilde kullanırsak tam randıman alabilir […]
Toblerone Supercollider
Bugün Google’da çok bilimsel bir deney yaptık. Toblerone çikolataları bilirsiniz. Arkadaşlardan biri, bunun en büyük bedeninden satın almış, sanıyorum altı kiloluk bir paket. Deney şöyle: 1. Dev Toblerone çikolatadan iki büyük üçgen parça koparılır. Bunların her biri yarım kilo kadar, iri bir yumruk büyüklüğünde parçalar olmalıdır. 2. Her iki parçaya bıçak yardımıyla 1-2 cm çapında […]
Karda Sınav
Madem eski hikaye yazmanın kapağını açtık, bir tane daha yazayım. Bunda aşağı-yukarı tek aktör benim; yani ben ne anlatırsam zaten inanacaksınız. Doğrulayacak ya da yalanlayacak pek kimse yok. Sene 1991 olacak. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciyim. Birinci sınıf. Fizik dersi alıyoruz bir adet, PHYS 101 (vermek kısmet olmadı). Bunun laboratuarı var; normal finaline ek olarak bir de […]
Dum Pitam Pitam Tam Tam
Hatıralar, oldukları gibi değil, anlatıldıkları gibidirler. Hatta zaman içinde, anlatıla anlatıla şekil değiştirirler. Yani, hatıra dediğimiz şey de bir cins sözlü edebi türdür, gerçek bir olaydan yola çıkar, ama zaman içinde değişir, köşeleri törpülenir, unutuldukça yeniden tamamlanır… Orijinali değil de, anlatıldığı şekli hatırlanır. Ben liseden mezun olalı… On yedi yıl olmuş. Sanıyorum anlatacaklarım, zamanla birlikte […]
Yazılar Neden Tutar? Neden Tutmaz?
Bir süredir kendimce bir şeyler yazıyorum buraya. Daha doğrusu, bir kaç aydır yoğunluk -başka yoğunluklardan dolayı- biraz azaldı ama, esas olarak yazmaya başladığımdan bu yana bir sene oldu yaklaşık. İyi yazılar yazdım. Kötü yazılar yazdım. Ama gönlümün istediğini yazdım; burası benim çöplüğüm. Okuyan, beğenenler var. Yazmayınca “neden yazmıyorsun uzun süredir” diye soranlar da var. Elbette […]
Çıkmaz Sokak…
Nereden geldik buraya? Çıkmaz sokağa. Nerede yanlış yöne döndük? Bir yerde mi yanlış yaptık, birden çok yerde mi? Yanlış yerde miyiz? Yoksa doğru yerdeyiz de harita mı yanlış? Tampon neredeyse duvara değecek… Dönecek kadar yer de yok. Gerideki yol da uçsuz bucaksız görünüyor… Gelirken bu kadar uzun değildi bu sanki. Son köşe demin oradayken, şimdi […]
Sosyal Medya’da