İki çeşit oyun vardır.
Gizli bilgi içeren oyunlar. Gizli bilgi içermeyen oyunlar.
Mesela, tavla ve satranç gizli bilgi içermeyen oyunlardır. Her iki oyuncu da, oyunun o andaki tam durumunu bilirler. Tavlada bir rastlantısal durum vardır (zar atılır) satrançta o da yoktur. Ama, iki oyuncu bilgi açısından eşit durumdadırlar. Herşey apaçık ortadadır.
Öte yandan, kart oyunlarının çoğunda gizli bilgi vardır. Poker, king, briç, okey gibi oyunların hepsinde, oyuncular kendi kartlarını ve ortaya açılan kartları bilmelerine rağmen, rakiplerinin kartlarını bilmezler. Oyuncular bilgi bakımından eşit değildirler.
Hayat da bir oyundur ya bir noktada… Üstlendiğimiz rollerle oyunlar oynarız.
Elbet tamamen açık bir oyun değildir, olamaz da hayat. Ama yine de ne kadar gizli bilgi ile yaşayacağımızı biz belirleriz. Yani kaç tane kağıdı kapalı tutacağımızı.
Ben hep kağıtları açıp oynamayı sevdim. Açık poker gözüyle bakarım hayata. Tabii açık pokerde yine de bir adet kapalı kağıt vardır. O bazan gereklidir. Her şey de herkese söylenmez elbette. Fakat şartlar izin verdiğinde, bütün desteyi açıp ortaya sermekten çekinmem. Bundan da çok fazla zarar gördüğümü zannetmiyorum. Fikrim ne ise, zikrim de odur. Dersem yaparım.
Neden mi böyle? Bilgi saklamaya inanmadım hiç.
Bilgi saklamaya inanmamakla, sır tutamamayı birbirine karıştırmayalım tabii. Bana ait olmayan bilgilere, sır denir. Bana ait olmayan bir şeyi nasıl başkasına vermeye hakkım yoksa, sırları da başkasına vermeye hakkım yoktur. Bu ayrı bir mesele.
Bilgiyle kendime avantaj sağlamaya çalışmadım diyelim, doğru ifadeyi bulabilmek adına.
Anlatırım ne biliyorsam.
Böyle yapmayan insanları da hayret içinde tanıdım.
Mesela bu sebepten başkasıyla beraber ders çalışmayı reddeden arkadaşlar tanıdım. Bilgiyi verip alamamaktan korkan.
Başkalarının davranışlarını kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirmek için onlardan bilgi saklayan, saklamak isteyen insanlar tanıdım. Maksat onlara yetersiz bilgiyle karar aldırıp bundan karlı çıkmak… Bana göre olacak iş değil.
Bilgi akışını başka sebeplerden engelleyen insanlar da tanıdım.
Bence mesele şu: Bilgi saklamak, sınırlı sürelerde sınırlı sayıda insana fayda sağlasa da, yeterince uzun sürede bakıldığında ve olaydan etkilenen tüm insanlar gözönüne alındığında, toplamda yüksek miktarda zarar veren bir şey.
Şunu hazmettim ki, gerekli-gereksiz bilgi saklayan insanlardan, kendini sakınmak gerekir.
Sizden de bilgi saklıyordur çünkü.
İletişim, en az işlerin becerilmesi kadar önemlidir.
Bilgi akışı varsa, becerilmeyen işin becerilmediği bilinir ve tedbir alınır.
Bilgi akışı yoksa, her eksik kalan nokta, zamanla büyük bir problem olarak ortaya çıkar.
Kartlar, oyunun sonu geldiğinde nasıl olsa açılacak.
Açın kartları.
İyi oyuncu, açık oyunu da kazanır.
Kötü oyuncu, açık kartla daha çabuk belli olur.
Açın kartları!
Bir cevap yazın