Bir şeyi bilmek… Ve onu hazmetmek.
Bunlar farklı şeyler.
Bir şeyleri bilirsiniz, ama onu yeri geldiğinde savunamazsınız. Ya da, bildiğiniz halde aksine hareket edersiniz. Ya da planlarınızı ona göre yapmaz, o duruma göre tedbir almazsınız.
İşte bilip de hazmetmemek, hazmedememek öyle bir şey.
Hazmedemediğiniz bilginin size genel olarak bir faydası da yoktur. Çünkü, davranışlarınızı ve hareketlerinizi etkilemeyen bilgi, ancak kağıt üzerindeki bilgi kadar kıymetlidir. Mevcuttur, ama bir işe yaramaz.
Bir çok insan için okulda edinilen bilgilerin çoğu böyledir. Yanlış öğretildiğinden ve yanlış öğrenildiğinden.
Hayat deneyimleri de böyledir. Başınıza gelenden ders alamazsanız, aynı şeyler başınıza tekrar tekrar gelir. Deneyim, hazmedilenlerin toplamıdır aslında. Dolayısıyla, deneyim yıl ile ölçülebilir bir şey de değildir esas olarak. Süre, faktörlerden yalnızca biridir.
Bir şeyleri hazmetmek, durumları doğru değerlendirmek için insan zaman zaman günlük hayatın telaşından sıyrılıp, düşünmelidir. Düşünmelidir ki olanları, bitenleri iyi anlasın. Düşünmelidir ki, durumları iyi değerlendirsin. Düşünmelidir ki, bildiklerini iyice hazmetsin.
Uzun zamandır böyle bir vakit bulmak benim için zordu. Ortamdan kaçamadım, kaçtıysam uzaklaşamadım.
Geçen hafta İrlanda’da geçirdiğim sürede, bu zamanı buldum. Yürüdüm bol miktarda. Düşündüm. Hazmettim. Hizaya geldim. Ayaklarımı yere bastım yeniden.
Benim bir şeyleri bırakmaya hakkım yokmuş mesela. Bencillikmiş bu. Daha çok çabalamam, uğraşmam gerekirmiş. Sorumluluk, bırakılabilir bir şey değilmiş.
Yavrunun iyisi ve kuvvetlisi çabuk büyür, yuvadan çabuk uçarmış. Yavru için iyi olan da buymuş. Hazmetmek lazımmış bunu. Yuvada tutmaya kalkışmak bencillikmiş. Uçsun uçabildiği kadar diye bırakmak gerekirmiş. Ancak yuvayı hazır tutmak lazımmış, geri dönerse diye. Yavru yavrudur çünkü.
Öğreneceğim. Hazmedeceğim. Uygulayacağım.
Kanatlarım eskisi kadar, hatta daha kuvvetli olacak. Altında daha niceleri yer bulacak.
Bir cevap yazın