Amerikalıların bir lafı var (belki İngilizlerin de parmağı vardır ama ben Amerika’da duydum bu lafı):
“Be careful what you wish for. You might just get it.”
Yani, “Ne dilediğine dikkat et… Dileğin gerçek olabilir.”
Ben genel olarak bir şeyde dikiş tutturamıyorum. Tutturmak istemiyorum da denebilir elbette buna. Herhangi bir şey, öğrendikten, kavradıktan sonra sıkıcı gelmeye başlıyor. Daha başka, parlak şeylerin peşinde koşar halde buluyorum kendimi. Değişiklik istiyorum, diliyorum… Aşağı yukarı da her sefer, dileğim gerçek oluyor.
Buyrun bakın CV’ye. Bir işte maksimum dikiş süresi, iki yıl. Üç gibi görünen iş var ama, inanmayın, geçiş dönemi onun bir kısmı. Sayılmaz yani.
Değişikliği kovalıyorum. Sonra, değişiklik esnasında her şey pek bir zor geliyor. Dileğimin gerçek olması pek mutlu etmiyor yani.
Sonra, yeniden işleri düzene koymakla debelenip duruyorum bir süre. Debelenme bitince de… Haydi bakalım yine değişim kaşıntısı.
Böyle salınıp gidiyor bu olay yıllardır. Düşünüyorum, bu durum bana ne kaybettirdi, ne kazandırdı diye…
Bilmiyorum da aslında, kazancı ya da kaybı nedir… Başka türlüsünü yaşamadım, bilmiyorum. Başka insanlarda gördüm sadece. Gerçekten kavrayamıyorum mesela, aynı işte, aynı yerde yirmi yedi yıl çalışan insanları.
Geçenlerde, Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde Fahrünisa Neyzi’yi gördüm. “Neyzi” diye bilirdik biz onu öğrenciyken, üçüncü saatteki Fizik 101 dersi dolar taşar, oturacak yer için kavga olurdu. Şu anda Fizik Bölüm Başkanı. Ayak üstü konuştuk… Tanıdığım çok insanın aksine, bana “sana bir yerine yerleş falan diyenler olacaktır, onları dinleme” dedi. Bunun aksini diyenler, değişik şeyleri denememin aksine yorum yapanlar çok oldu gerçekten. Suçlamıyorum onları, onlar hayata kendi pencerelerinden bakıyorlar. Oradan öyle görünüyor tabi. Ama benim baktığım yerden pek öyle değil.
Hmm. Bu kadar oradan oraya atlamanın en az bir faydasını biliyorum galiba.
Çok fazla yerden ve yönden baktım işlere, olaylara, hayata. Genel bakış açımı kuvvetlendirdiğini düşünüyorum bunun.
Bir işe yarar mı peki? Onu bilmiyorum işte. Ama, bu beni durduracak değil. Başka yerlerden ve yönlerden bakmaya devam edeceğim.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Günün sonunda, ben yine ben olmak zorundayım.
Değişim rüzgarları esiyor yine. Bir adım daha geliyor…
Ekrem Önsoy der ki
Şu DWH işine girdin ya usta, o işin içinden de çıkarsan her işin içinden çıkarsın =)