“Sınıfını geçersen sana bisiklet alırım…”
Nice çocukları dolduruşa getirmek için söylenmiş bir cümledir. Ne kadar işe yaradığını bilemeyeceğim ama, sonucunda alınan bisikletler olduğu kesin.
Bana da bir bisiklet aldılar. Sekiz yaşımdaydım zannediyorum. (Sınıf geçme olayından değil, o kapıdan fazla ekmek yiyemedik hayatta!) Birinin gazına mı geldiler, yedi beden büyük aldılar bisikleti. Seneye de binersin değil, bununla askere gidersin hesabı. Biskletin tepesine tırmandığımda (buna tam olarak binmek denemez) bırakın ayalarımın yere değmesini, pedal aşağıdayken ayağımın ucu bile değmiyordu.
Nasıl bindim o bisiklete? Yardımcı tekerlekler vardır ya hani… Dört tekerlekli bisiklet olarak kullandım onu ancak. Yardımcı tekerlekler asla sökülmedi. Bisikletle beraber, benim bisiklet kariyerim de emekliye ayrıldı.
Senelerce civarından geçmedim bisikletin sonra. Pek fırsat da olmadı, olduysa da cesaret olmadı. Arada öğrenme engeli olunca…
Geçen ay, Mountain View’daydım, California’da. Günlerin birinde, “SRE Crawl” dedikleri eğlence-parti vardı… Olay çok duraklı parti… İkişer saat aralarla, oradan oraya gidilerek (mekanlar Google binaları) eğleniliyor. Her birinde ayrı bir atraksiyon var.
Sabah on birde başlayacaktı mesele. Çıktık ofisten. Bir Google binasına gidilecek, ama tam yerini bilmiyoruz. Göz aşinalığı olan bir gruba denk geldik. Onlar da oraya gidiyorlarmış. Onların peşine takıldık.
Arada şunu eklemek lazım: Mountain View’da, kampüs içinde oradan oraya gitmek için “Google bike” dedikleri bisikletler var, bol miktarda. Oradan alıp öbür tarafa bırakılıyor.
Elemanlar yürüyeceklerine (şerefsizler!) otoparka inip bisiklet almaya karar verdiler. İndik… Ben dedim ki: “Kötü haber şu; ben bisiklete binmeyi bilmiyorum…” Bizim takım lideri John dedi ki, “kolaydır, al bi tane!” Olur mu canım öyle şey! Kolaymış. Ama, buna rağmen aldım bir tane…
Aldın almaya da, nereye gidiyorsun sen? Bisikletin üzerinde yaklaşık iki buçuk saniye durabiliyorum. Hızlı inip-binme şeklinde sürüyor olay, benim toplamda pek bir yere gidebildiğim yok. Otoparktan çıktık ite kaka. Hani yürüsem daha hızlı olacak. Yola çıktık. Artık dönüşü de kalmadı meselenin, bisikleti yolun ortasında bıraksam da olmayacak. İnip-binmeye devam…
Yokuş yukarı bir yere geldik ki, oy anam anam. Sanıyorum yirmi beş metre mesafede yüz yirmi beş kere indim bindim! Daha bir şey olduğu yok.
Elemanlar da iyi çocuklar, beni bekliyorlar. Arada teorik bilgi verenler var, “hızlı giderken daha stabil olur” falan diye. Yahu ben fizikçiyim, teorik problemim yok! Pratik eksiğim var! Hızlı gitmeye cesaretim var mı bakalım…
Neyse, her yokuşun bir inişi var. Bu yokuş da bitti. İnişe geldik. Orada, pedal çevirmeden hareket ediyor ya bisiklet… Biraz debelendikten sonra, köşeye kadar kırk metre düşmeden gitmeyi becerdim! Vay be…
Köşe, zaten anayolun köşesi. Oradan haydi yallah, yolun geri kalanını elemanlarla beraber gittim. Tamam, fena halde korkuyorum ve inanılmaz beyin gücü harcıyorum ama, gidiyorum yahu bisikletin üzerinde!
Bütün bu anlattığım mesele, toplam on dakika. Otuz beş yaşımda, on dakikada bisiklete binmeyi öğrendim yani. Hedefe vardığımızda, elim titremeden bardak tutamayacak kadar yorgundum öte yandan. Yarım saat kadar oturup dinlendim de ancak kendime geldim.
Eh, mayayı tutturduk ya, peşini bırakmak yok. Ertesi gün öğlen, otoparka indim gene. Aldım bir bisiklet. Otoparkın içinde turladım önce yirmi dakika kadar. Güvenlik görevlisi arkadaşlar bir garip bakıyor… Durum garip tabi, hayvan kadar bir herif, bisikletle otoparkın içinde dönüp duruyor, bir yere gittiği falan da yok. Tabii, Google kimliği falan tamam, buna karşı bir kural da yok, o yüzden diyecek bir şeyleri yok. Sonra, otoparktan çıktım. Binaların etrafında da bir kırk dakika turladım.
Sonra tabii, Dublin’e döndük. Bir saat on beş dakikayla bisiklete ne kadar binilirse o kadar binebiliyorum. Ama peşini bırakmak gene yok… Kafaya koyduk artık.
Geçen hafta, gittim, kendime bir bisiklet aldım. Geçecek sınıf kalmadığından, daha fazla beklemekte bir anlam göremedim, aldım! Dublin, genelde düz ayak, bisiklet yolu da var pek çok yerde. Akşamları bir-iki saat bisikletle dolanıyorum şimdi ortada. Olayda ustalaşana kadar devam…
Ha, kask da aldım kendime… Komik duruyor ama, mühim şeyleri sağlama almak lazım!
Gideyim de bisikletle bir turlayayım bari!
Bir cevap yazın