Farkında mısınız bilmiyorum.
Biznısçe diye bir şey var. Yani “iş dili”.
İnsanların birbirine “bey”, “hanım” diye hitap etmesinden de bahsetmiyorum. Hoş, beylik paşalık kaldırılalı çok oldu, o da ayrı mesele.
Bahsettiğim daha çok şöyle bir şey: Bir grup insan, nedense, iş ortamındayken başka zamanlarda kullanmadığı garip bir dil kullanıyor. Diyeceğini demiyor da, etrafından dolanıyor. Tam o iş için mevcut kelime yerine başka bir “icad”da bulunup, onu kullanıyor.
Örnek mi? Verelim. Bünyamin, örnekleri getir…
Biznısçe: “Biz size dönelim.”
Türkçe normal anlamı: Size doğru vücudumuzu veya yüzümüzü çevirelim. Size doğru dönmüş olalım.
Söylenmek istenen: Biz size haber verelim, telefon edelim, e-posta gönderelim…
Biznısçe: “Bu belgeyi sizinle paylaşalım.”
Türkçe normal anlamı: Bunu birden fazla parçaya bölelim. Bir kısmı sizin olsun, bir kısmı bizim.
Söylenmek istenen: Bu belgeyi veya kopyasını size verelim.
Biznısçe: “Belgenin üzerinden beraber gidelim”
Türkçe normal anlamı: Ne? Nasıl? Belgenin üzerinden nereye gidelim?
Söylenmek istenen: Belgeyi birlikte gözden geçirelim.
Tabii, son örnekte bir hastalıklı durum daha var: Aslında, genelde söylenmek istenen şudur: “Ben tembel işbilmez öküzün teki olduğumdan, toplantıdan önce belgeye falan bakmadım, toplantının uzamasını ve sizin zamanınızı çalmayı da önemsemediğimden, şimdi sizinle beraber ben de okuyup fikir sahibi olmaya çalışacağım bu belge hakkında.”
Sorarsanız da, “ya güzel kardeşim, niye böyle konuşuyorsun” diye, savunması da şöyle: “Profesyonellik”miş o. Yok ya. Kolaydı öyle profesyonellik. İş ortamında, en önemli şeylerden biri, kuvvetli iletişimdir. Dili (genelde İngilizceden devşirme) zırvalıklarla doldurur, birbirimiz anlamazsak, ortada ne iş kalır, ne profesyonel. En profesyonel adam, düşündüğünü karşısındakine tam olarak aktarmayı beceren adamdır. İnsan arkadaşıyla konuşmadığı dili, iş yerinde de konuşmamalıdır.
Biznıs kılığı var bi de. Sebepli ve sebepsiz takım elbise durumu. Yani, mesela satışçı adam müşteriye gidecekse, giysin de… Mühendise takım elbise giydir, adam bütün gün şirketten çıkmazken. Var mı akıl bunda? Yani, adı “beyaz yakalı” diye ile kolalı beyaz yaka sahibi olmasına gerek yok ki…
Bununla genelde ayrılmayan bir anlayış da “ciddiyet”. Genel olarak, bizdeki problem şu: Ciddiyetle asık suratı birbirine karıştırıyoruz. Ciddiyetle takım elbiseyi de. İşimizi ciddi yapmıyoruz hem de, suratımız asık, takım elbisemizin içindeyken…
Nedir bunların hepsinin ortak noktası? İşin özü yerine, şekline kafayı takmış olmak. İş yobazlığı. İş yapmak için, basitçe, iş bilmek ve yapmak gerekir, o kadar. Bunu yapamayanlar, ya da yapmak istemeyenler… Özünü yapamayınca şekline yüklenirler. İş dili konuşur. İş kılığı giyer. Kendi anlayışına göre iş suratı takınır. Ama işler yalan olur…
Resimdeki gibi bir olay yani. Elbise tamam da, içinde adam yok…
Bir cevap yazın