Hatırladığım en iğrenç yılbaşı gecesini geçirdik. Çocuk hastaydı. Belki arkadaşların evine gidecektik. En azından yemeğe. Ateşi çıktı. O yetmedi. Eşimin de ateşi çıktı. Yatakta geçirdik bütün geceyi. Ateş düşürücüler. İlaçlar. 2007 son şerefsizliğini de yaptı. 2008, 2007 gibi olmasın, yeter!
Ayrılık…
Ayrılık geliyor. Gelene kadar anlaşılmaz, hissedilmez. Gelince de anlamamak, hissetmemek mümkün değildir. Yavaştan, sakinden, sessizden geliyor. Ama geldiği neredeyse kesin. Önceden tanışırız kendisiyle. Uzun süreli hem de. O zaman da sevmemiştim kendisini. Bir de şerefsizin, kendisinden de şerefsiz arkadaşı vardır. Yalnızlık. Onunla da ayrılıkta giden taraf tanışır. İkisi bir arada silkeler insanı. Tatsız yapar. Keyifsiz […]
İyilik…
İyilik nedir? Birine, maddi veya manevi bir şeyler vermek, veya onun için bir şeyler yapmaktır. Peki, karşılığında bir şey alırsak, bu iyilik olur mu? Beklersek? Hiç iyilik yaptığınızı düşünüyor musunuz? Kendinize şunları sorun o zaman: 1. Yaptığınız için karşılık aldınız mı? Yani, size ilgili kişi benzer bir şey yaptı veya bir şekilde karşılık verdi mi? […]
Açın Kartları!
İki çeşit oyun vardır. Gizli bilgi içeren oyunlar. Gizli bilgi içermeyen oyunlar. Mesela, tavla ve satranç gizli bilgi içermeyen oyunlardır. Her iki oyuncu da, oyunun o andaki tam durumunu bilirler. Tavlada bir rastlantısal durum vardır (zar atılır) satrançta o da yoktur. Ama, iki oyuncu bilgi açısından eşit durumdadırlar. Herşey apaçık ortadadır. Öte yandan, kart oyunlarının […]
Kredi Notu
Konumuz kredi notu. Ülkelerin kredi notu olur. Şirketlerin kredi notu olur. Hatta kişilerin kredi notu olur. Bunlar konumuz değil. Konumuz, benim insanlara verdiğim kredi notu. Benim kredi notumun parayla falan ilgisi olmaz. İnsana verdiğim genel değer, onlara karşı olan hoşgörü seviyem, onlar için harcayacağım çabanın ölçüsü gibi şeyleri belirler. Kendim için “çok kafatasçıyım aslında” dediğim […]
Profilo'ya Hücum!
Çok acayip. Kurban Bayramı’nın birinci günü. Saat 14:00. Profilo Alışveriş Merkezi kapalı. Nedendir bilinmez. Açılacak mı onu da bilmiyorum. Ama önünde bir kalabalık. Açılınca hücum edecek gibi. Orada öyle yığılınca herhalde daha çabuk açılıyor.
Google!
Google beni buldu. Vallahi ben kaşınmadım. Adamın arama motoru var, tabii bulur. Olay yeni değil. Eylül sonunda, Google’dan bir email geldi. Gerçekliğine inanana kadar da işkillenecek cinsten bi email. Email, Google’ın “junior recruiter”larından birinden geldi. Özetle, şöyle diyor: “Sen, eğitmi kuvvetli, öğrencilikten hocalığa geçmiş, Linux bilen aklı başında bir adamsın. Bize de tüm Google altyapısını […]
Vantilatör…
Eski Gırgır’daydı sanırsam. Muhlis bey diye bir karakter vardı. Peltek konuşan, çifte bıyıklı, genel olarak salak bir karakterdi. Karikatürlerine bayılırdım. Şimdilerde de muhtelif dergilerde kendisi ve türevleri boy gösteriyor zaman zaman, ama eski tadına ulaşmadı. Ya da bana eski tadını vermiyor. Onun karikatürlerinden birini çok iyi hatırlıyorum. Karenin sağ altında, uzakta yerde görünen bir vantilatör […]
Gemi ve Kaptan
Kaptanım. Bitkinim. Ama kaptanım. Kaptanların bitkin olmaya hakları yok. Kaptanların surat asmaya da hakları yok. Kararsız olmaya da. Bir şeyleri bilmemeye de. Ağlamaya da. Daha kötüsü, gemiyi terketmeye de hakları yok. Ne ara, neden kaptan olduğum konusunda da bir fikrim yok. Artık sanki ezelden beridir öyleymişim gibi geliyor. Ebediyete kadar da öyle kalacakmışım gibi. Sabah […]
Bilmek ve Hazmetmek
Bir şeyi bilmek… Ve onu hazmetmek. Bunlar farklı şeyler. Bir şeyleri bilirsiniz, ama onu yeri geldiğinde savunamazsınız. Ya da, bildiğiniz halde aksine hareket edersiniz. Ya da planlarınızı ona göre yapmaz, o duruma göre tedbir almazsınız. İşte bilip de hazmetmemek, hazmedememek öyle bir şey. Hazmedemediğiniz bilginin size genel olarak bir faydası da yoktur. Çünkü, davranışlarınızı ve […]
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- …
- 15
- Sonraki Sayfa »
Sosyal Medya’da