Ya harbiden. Çekilin şu yoldan yahu.
Merak etmeyin, mesele “açın Türkiye’nin önünü” tadında bir yerlere gitmiyor. Gayet gerçek olarak, yolda yaya veya araç ile, birbirinin yolunu tıkamaktan bahsediyorum.
Deliriyorum çünkü. İnsanlar, genel olarak dünya üzerinde kendilerinden başkası yaşamıyor gibi davranıyorlar. Bir de, kimsenin bırakın hakkını teslim etmeyi, varlığını dahi teyid etmek istemiyorlar. Genel problem bunlar… Buradan meseleyi anladık diyorsanız, yazının geri kalanını okumanıza gerek yok. İşinize gücünüze dönebilirsiniz. Yazının geri kalanı, spesifik beni delirten durumlardan ibaret olacak çünkü.
Yolda yürürken, göz göre göre üzerime üzerime gelmeyin. Tabi, bu durumda ben de sizin üzerinize geliyor oluyorum, ama durum tam olarak bu değil. Benim kaçacak yerim ve durumum varsa, ben zaten kaçıyorum. Bundan başka, bir de yolun gidiş yoluna dik ya da çapraz yürüyerek üstüme çıkmamanız gerekir; o durumda geçiş hakkı yol boyunca yürüyen insana aittir. Böyle üzerime üzerime yürüyenler de, genelde bayanlar oluyor. Vitrinde bir şey görüyor, lank doksan derece dönüp önüme adım atıyor. Yana bakarak kaldırımda yönünü kaybedip çapraz yürüyor. Sanırım, bu bir doğal seçilim eksikliği durumu. Erkek bunu yapsa da erkeklerle çarpışsa, onu döve döve “doğal seçer”ler. Kadına bu olmuyor, onlar da bu konuda eğitilmiyorlar.
Bu durumda, aynı hızla aynı yönde yürümeye devam ediyorum. Genelde çarpışmaya yarım metre kala, hanım arkadaşlar beş metre önce yapmaları gereken şeyi yapıp yön değiştiriyorlar. Yapmazlarsa, güzel bir çarpışma yaşıyoruz. Tabi insanları yere yapıştırmıyorum, omuz da atmıyorum darbeye da hazırlanmıyorum. Çok doğal bir şekilde, 87 kilo bir herifle 60 kilo bir bayan “yanlışlıkla” nasıl çarpışırsa, öyle çarpışıyoruz. Eğitsel olmasını umuyorum.
Geçiş yerlerine baraj kurmayın. Evet yapmayın bunu. Özellikle kalabalık saatlerde, kalabalık kaldırımlarda hiç yapmayın. Pasaj önünde kaleci gibi bacaklarınızı açıp durmayın. Tam sokak köşesinde kaldırımın en dar yerinde eğilip ayakkabınızı bağlamayın. Mecidiyeköy’de metorbüsten çıkarken, merdivenlerde durmayın. Kaldırımda arkadaşınızı görürseniz, durup tam ortada muhabbet etmeyin. Bu işler için, insan akışının az olduğu kenar bir yer bulun, işinizi orada halledin.
Bunu yapanlara, eğer gerçekten geçecek yer bırakmamışlarsa, “garç” diye omuzu atıp, yolumu açtıktan sonra, en içten ve yumuşak sesimle “pardon” diyip, geçip gidiyorum. İçtenlikle özür dilediğimden, dayak yeme şansım da yok. Değerli baraj kuran arkadaş yediği omuzla kalıyor, ben de geçip gitmiş oluyorum.
Dönüş şeridine, aracınızla vaktiyle girin. Çevre yolundan çıkarken, dönüş şeridi vardır, yüz metre kadar geriden başlar… Gerçekte ne işe yaradığını görmek için, Amerika’ya falan gitmeniz gerekebilir. Bizde süs eşyasıdır. Herkes son ana kadar aracın ya tamamıyla ya da bir kısmıyla dönüş şeridi olmayan en sağ şeridi işgal etmeye devam eder. Sonra lank diye döner. Oraya kadar da yavaşlar tabii. Arkasındakileri de yavaşlatır. Kardeşim, al kıçını şu şeritten dışarı da, dönmeyecekler senin arkanda saatte yirmi kilometreye inmek zorunda kalmasın…
Bunlara fazla bir şey yapamıyoruz. Çünkü, arabayla çarpışmak opsiyon değil.
Ananın karnından lastikle doğmadın, yirmi metre yürü! Evet yani. Herkes nedense, gideceği yerin tam önünde, dörtlüleri yakıp araçtan inecek, aracı ikinci ya da üçüncü şerit bırakacak. Sorarsan “beş dakka” işi var. Ulan yol buradan Levent’e kadar tıkanacak o kadar dakikada! Bir de, on metre ilerde yanaşacak yer varken yapıyorsun bunu.
Bunu yapanların, ön camını sopayla kırıp gitmek gerek diye düşünüyorum. Suç olduğundan uygulamaya koyamıyoruz. (Birisi rivayet etmişti, Suudi Arabistan’da yanlış parkedenlerin ön camlarını polis kırıyor diye, doğru mudur bilmiyorum.)
Yürüyen merdivenin ağzına kadar gelip, binmeden hesap yapmayın! Ya bu ne kadar çok oluyor inanılmaz bir şey. Yürüyen merdivenin ağzına kadar gel, tercihan üç-dört kişi ol. Sonra orada dur, “acaba binsek mi” diye düşün ya da tartış. Lan bi çekilin lan. Kararsızlığınızı şu kenarda yaşayın.
Bu kendi maddesine sahip, çünkü yer yamuk olduğundan, çarpıp geçme opsiyonu yok. Homurdanarak arkalarında bekliyoruz.
İşin özü…
Unutmayın, sizden başkaları da var dünyada. Yol gibi paylaşılan bir kaynağı kullanırken, sadece ihtiyacınız kadar olanı kullanmaya dikkat edin. Özellikle yoğunluk olan zamanlarda daha düşüncesiz ve bencil olmak yerine, daha düşünceli davranmak gerektiğini unutmayın. Kendinizi kurtarmak için, çok kişinin hakkını yemeyin.
Şimdi lütfen, çekilin kardeşim yoldan!
zsg der ki
Haha kişneyerek okudum.
Omuz atacak kalıbı olmayan bir insan olduğumdan ben genellikle yolu bloke eden kalabalığa doğru hızla yürüyüp tam yanlarında itişerek “gençler şöyle bir yol verin bakayım” diyorum. Genelde de hayretle çekiliyorlar. (Genç değillerse de diyorum. Her türlü.)
Bir de şey var şey, otoyol genişliğinde bir cadde düşün (Dudullu’dan gişelere ve köprü yönüne bağlantı MESELA), ve bu cadde üçe ayrılıyor. Fakat arkadaşlar hangi yola gideceklerinin kararını tam yolun ayrıldığı noktada, yol ortasında verdikleri için sabahları biz bu salaklamayı 100-150m kuyruk halinde bekliyoruz. Işık mışık yok ha, yol tatlı tatlı dönemeçler halinde üçe ayrılıyor.
ağırtaş der ki
[Bu bir yorum değil mesaj]
Yaşar,
YGS’de şifreleme skandalı oldu biliyorsun.
Şifre bazılarına verildi verilmedi ayrı. Ancak teknik olarak saçma değil mi bu sistem? Kaç sene sağlıklı olarak tekrarlanabilir? Birisi keşfetmez mi nihayetinde? Ve keşfedildiğinde sonraki sene tekrarlanabilir mi? Herkes tarih çalışacağına şifreleme çalışmaz mı? Kimse işin bu tarafına girmiyor… Vaktin olduğunda iki satır karalasan 🙂
Baki selamlar,
rastech der ki
Hocam valla bir trafik mevzusu için yazmışsınızda yazmışsınız.
Sizden ricam kauntum teorisi ve bilgisayarlarda kullanımı hakkında birkaz yazı yazmanız (giriş seviyesindekiler için)
Nedir bu kuantum fiziği nasıl her derde deva olur anlamış değilim. Birçko kişi kitabında kendi tezini desteklemek için kullanıyor ama çoğunun işin temelini anladığından bile emin edğilim.
melis s. der ki
ben önüme bakmadan yürüyorum. bir çözüm olarak değil, naturel olarak. yoluma girene ve aniden durana elimde olmadan çarpıyorum. doğal bir denge unsuru oluyorum kalabalık şehirde. kaçmayan yandı, sevgiler.