Nihayet database dersini bitirdik. Cuma günü “sözlü” bir final yaptım beş öğrencinin tamamına. Yirmişer dakikadan ifadelerini aldım. Hepsi hakettikleri notu tam göbeğinden tahmin ettiler. Hepsi de notuna razı oldu.
İsmini vermeyeyim, öğrencilerden bir tanesi not alışverişi tamamlandıktan sonra, “ben fiziği en çok sizin dersinizde sevdim hocam” dedi, birkaç takdir cümlesi ile beraber. “Gayretin beni ağlatmak ise, neredeyse başaracaksın, hadi git” dedim. Doğruydu da. Boğazıma kadar bir şeyler geldi düğümlendi. Nedense, hoca olarak ağlamamam gerektiğini düşündüğümden, kendimi toparlayıp, öğrenciyi teşekkür edip gönderdim.
Üstten gelecek takdire karnım çok tok. Diplomanın, takdir belgesinin falan envai çeşidi var bende. Duvar kağıdı olabilecek bollukta hem de.
Ama, öğrencilerin ve elemanların takdirini duymak ve görmek her sefer alıyor canımı. O zaman işe yarar bir şeyler yaptığımı hissediyorum. O zaman içimden bir ses, “iyi yaptın be oğlum” diyor işte. Artık pek nadir konuşan o ses…
Geçen bir de email gelmişti, geçen seneki bir öğrenciden… İçinde bir yerde “sizin gibi bir insana hocam diyebildiğim için gurur duyuyorum” diyordu. O da aldı canımı.
Neyse, çocukların notlarını da bu akşam girdim. Yine kaydederken, “Allah günahlarımızı affetsin” deyip kaydettim. Ama bu sefer öğrenciler notlarından zaten haberdar oldukları için içim daha bir rahattı.
Noktayı koyduk.
Her durdurulan cihazın, bir daha çalışmama ihtimali vardır. Biz de hocalık cihazını an itibarıyla durdurmuş olduk. Patronluğu da yakında durduracağız.
Bakalım, cihaz günü geldiğinde yeniden çalışacak mı?
Yeniden öğrencilerim, elemanlarım olacak mı?
Yine onların takdirini kazanabilecek miyim?
“Derdin buysa, Google’da ne işin var be adam?” diyeceksiniz.
Belki de haklısınız.
Zaman gösterecek.
Bir cevap yazın