Entelektüel.
Vikipedi’ye sordum, şöyle bir tanım getirdi:
Kafası işleyen kişi, fikir adamı. Tahsilli, bilgili kişiye eskiden münevver denilirdi, sonra buna aydın denildi. Entelektüelin ise, Batı’dan gelen bir kavram olarak, düşünüre yakın bir anlamı vardır. Tahsilli olan herkes aydın olmayabilir veya her aydın aydınlanmış olmayabilir. Entelektüel bütün bunların toplamıdır: Aydın, alim, filozof, hakikat arayışçısı, düşünür, direnişçi, yol gösterici, dünyayı değiştirici. Belli bir sınıfın, yerin, zamanın entelüktüeli olabilir.
Çok güzel; katılabileceğim bir tanım. (Vikipedi’nin her dediği kanundur diye bir şey yok tabi. Beğenirsem ne ala.)
Sonra aldık o lafı, biraz kısalttık. “Entel” dedik adına. “Entel takılmak” diye bir şey var. Tabii, sıfat kırpık olduğu gibi, “entel takılan” arkadaşlar da, kırpılmış entelektüeller oldular genelde. İyi niyetlileri var elbette, yani entelektüel yolda yürüyenler. Lafımız elbette onlara değil. Anlaşılan bir laf söyleyeceğiz ama!
Entel’in bir de “dantel” cinsi var. “Entel dantel” derler ya, o mesele.
Nedir o mesele peki? Neden dantel takımına gol atma peşindeyim bu yazıda?
Önce şöyle bir ara pası ile topu kanattan ileri uzatalım, sol açığın koşu yoluna:
Hayatta, başın göğe (en azından tavana) değmesi önemlidir. Önemlidir de, esas olay o değildir. Kafa tavana değerken, ayakları yerden kesmemek marifettir. O zaman boyunuz uzamış olur…. Yoksa, herkes merdivene çıkıp kafayı tavana değdirebilir. Maksadın boy uzatmak olduğunu unutup, kafayı tavana değdirmek için masaya çıkıp, üzerine sandalye koyup, onun tepesine çıkıp, saçları tavandaki kartonpieyere sürttüyorsanız… Dantelsiniz maalesef.
Sol açık topla buluştu… Şöyle bir topa basıp, düzeltip, ortalayalım:
Entelektüel olmanın içini boşaltırsanız… Yalnız şeklini bırakırsanız… Dantel olur sonuç. Gerçekte düşünmeyen, bir şeyleri değiştirme niyeti olmayan, yalnızca “entel” olmayı, ya da görünmeyi kendine bir paye, bir titr olarak gören insanlar grubu.
Kafayla arkaya aşırtayım bakalım ne olacak:
Danteller, genel olarak sürü halinde de yaşarlar. Olay şekle indirgenmiş olduğu için, “şu yapılacak, bu yenecek, şu izlenecek, şuraya gidilecek” şeklinde, ister istemez benzer şeyleri yaparlar, dolayısıyla birini bulduğunuz zaman diğerlerini bulmakta çok zorlanmazsınız. Onlara göre “sıradan” olan şeyleri yapmaktan pek bir çekinirler… O zaman yaldızları dökülür çünkü… Yaldız dökülünce, geride kalacak şeyden pek memnun olmadıklarından, bu kabul edilebilir bir durum değildir onlar için. Kendilerine ait çok da bir fikirleri yoktur genel olarak. Konuştuklarında, gerçekten akıl ve fikir sahibi insaların düşüncelerini iletmekten öte geçemezler… Okumuş da olsalar, gözden girenle, ağızdan çıkan arasında pek bir fark yoktur. İçeride bilgiler herhangi bir işleme uğramaz çünkü.
Yok hala şut falan. Şöyle ceza yayına doğru açalım topu tekrar geriye:
“Öküz olmak isteyen kurbağa” diye bir masal vardır. Kurbağa şişer, şişer şişer… Öküz olmak için. En sonunda patlar tabii. Dantel de, şişer, şişer, şişer… Ama içinde havadan başka bir şey yoktur ki…
Gerilerden gelen arkadaş vursun artık o topa… Uzaktan bir şut:
Entelektüel olmak için, bir şeyler bilmek gerekir. Daha önemlisi, neyi bilmediğini de iyi bilmek gerekir. Olay şekilde değil, içerikte biter. Bir konuda her şeyi, her konuda da bir şey bilmek gerekir. Entelektüel olmak, doğruyu bilmekle değil, doğruyu aramakla ilgilidir daha çok. Enetelektüellik, paye veya titr de değildir. Entelektüel görünmeye çalışmak, eh, aşağı yukarı olmadığınızın ispatıdır zaten.
Atabildik mi golü? Bilmiyorum. Golü atmak değil önemli olan, oyunu oynamak…
Dantel der ki
Demin dantel üzerine düşünüyordum bana göre dantel oya işindeki incelikten geliyor ve zorluğu temsil eder emek işi netice de.. Daha sonra entel dantel tabiri geldi aklıma ve entellikle ilgili olmasam da dantel ruhlu olduğumu düşündüm sonra bu tabiri googleda aratırken denk geldim yazınıza siz çok farklı değerlendirmişsiniz size göre dantel olmak ve ben asla değilim.. İlginç geldi belirtmek istedim