Entelektüel ve benzerlerine, ve de katkı maddesiyle elde edilmiş türevlerine her daim aynı gözle bakan, onu koyduğu “öteki” sınıfında bir “özenti” etiketiyle tanımlayan bir grup daha var. Aslında grup olan onlar değil, onlar evrensel küme. Grup olan, bizim entel, dantel ve saz arkadaşları.
Entelektüel eylem, bir dünya görüşü, birtakım beğeniler, belli belirsiz bir sosyal konum ile, alakasız bir ekonomik durum setinden gelir. Bunların sınırları üç aşağı beş yukarı bellidir ve evrensel küme mensubu, bu sınırlar dahilinde oynayan herkesi aynı kefeye koyar. Samimiyet yahut gerçekçilik, hakiki entelektüel meseleler gibi unsurları tartmakla uğraşmaz, gördüğüne bakar. Göründüğü kadarıyla da bu adam, beğenilmeyecek şeyleri beğenmekte, evrensel kümenin eğlence anlayışından ayrılmakta, gayet sıkıcı bir hayat sürmekteyken bir de utanmadan genel temayüllere burun kıvırmaktadır. Oysa ki evrensel küme mensubu, bir şeyi sevmiyorsa o şeyi seven ancak seviyormuş gibi yapıyordur. Basbayağı özeniyordur, öyle eğlenmesi, o eylemden zevk alması mümkün değildir. Zira evrensel kümede bu şeyler ancak mecburiyetten yapılır.
Aynı mantıkla çalışan, ama tersine eylem eyleyen bir güruh daha var. Onlar da, entelektüel eylem sınırlarını biliyor ve uzaktan bu sınırlara dahil olabilecek şeyleri ayırdedebiliyorlar. O “beğeni”nin bir şablonu var mesela ellerinde, o şablona uyan her şeyi beğenme, ululama eğilimindeler. Hele anlamadıkları şeylere daha da bir bayılıyorlar. Anlamadıkları zaman, o şeyin saçma yahut algı seviyelerinin üzerinde oluşunu ayırdedemiyorlar ve anlamadıkları bu şeyi ortaya koyan dimağa garip bir saygı duyuyorlar.
Sanırsam onlara da “dantel” diyebiliriz.
Bir cevap yazın