Erkek berberi. Ama, o son zamanlarda türeyen, sayısı da artan, hem erkek hem de kadınların gidebildiği, gereksiz pahalılıktaki “unisex” yerlerden falan bahsetmiyorum. Bahsettiğim, er kişilerin diğer er kişilerin saçını sakalını kestiği, düzelttiği, taradığı yerler.
Küçükken, bayağı küçükken, annem beni kendi kuaförüne götürüdü. Orada saçımı kufaör abi keserdi. Adını tam bilmiyorum, şöyle tek elle tutulan, bir ucu ufak bir tarak gibi olan, ancak içine jilet takılan “bir şey” ile keserdi saçımı. “Cırt cırt” diye ses çıkardı keserken. Aradan otuz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, bunu biraz aceleyle yaptığını hatırlıyorum. Bir de bigudilerle oynadığımı annemi beklerken.
Sonra, bir gün babam, beni erkek berberine götürdü. Bu karar neye göre alındı tam çıkartamıyorum. Hani kadınlar hamamına götürme muhabbeti gibi değil, “babasını da getir” diyecek yaşa gelince artık götürmezler(miş) ya… Berber için bu karar neye göre verildi bilmiyorum, ama o oldu. Bir daha annemle kuaföre gitmedim. Gittim de saçımı kestirmedim. Kestirdiysem de hatırlamıyorum!
Küçükken, berberde koltuğa oturamazsınız. Kafanız koltuğun üzerine çıkmaz, berber saç falan kesemez çünkü. Ama çare hazırdır. Kısa bir tahta parçası vardır, enlemesine koltuğun kollarına yerleştirilen. Onun üzerine oturursunuz, doğru boya gelirsiniz.
Huzurlu bir yerdir erkek berberi. Mesela, kuyrukta beklense bile, efendice beklenir. Oturarak. Gazete, dergi de bulunur, üstelik bunlar doktorun bekleme odası gibi beş yıllık değil, günlüktür. Ortam sakindir. Her birinde olmaz elbet ama, kafeste kuş, fokurdayan çaydanlık, envai çeşit kolonya şişesi falan bulunan dekorlardandır…
Yazılı olmayan bir kanunu daha vardır erkek berberlerinin. Kadınlar giremez! Kadınların giremediği, buna rağmen kötü kokmayan (erkekler tuvaleti, erkekler yurduna da kadınlar giremez ama…) elimizde kalan yegane mekanlardır erkek berberleri. Muhabbetler de “erkek” muhabbetleridir. Maç muhabbetine itiraz edecek kimse de yoktur çünkü.
Bugün gittim gene, kullanılan tabiriyle, “papaza dönmüş”tüm çünkü. (Hristiyan din adamlarını tenzih ederim.) Havadan, sudan, klimadan muhabbetimizi de yaptık. Sonra saçlarım kırpılırken uyuya kaldım bir kaç kere.
Hem huzura erdim, hem mağara adamı yerine yeniden insana benzedim.
Çok yaşasın erkek berberleri!
Emre Sevinç der ki
Nasıl bir yaşanmışlık ise içime işleyen, 1 seneyi aşkın süredir Belçika’da yaşıyor, günlük işlerimin büyük kısmının buranın yerlileri olan Belçikalılarla (Flamanlarla) yapıyorum ama… Ama konu erkek berberi olunca, illa ki bir Türk berbere gidiyorum, saçımı başımı (ve bazen boğazımı, şah damarımı) Türk berberlerine emanet ediyorum. Hiperaktif önderimiz Atatürk’ün Türk hekimleri ile ilgili düşüncelerinden ve hislerinden belki de daha fazlasını ben Türk berberlerine karşı besliyorum (buna en yakın duyguyu belki ABD’deki İtalyan berberlerinde tadabilirim ama bu tamamen Hollywood filmlerine dayanarak yapılmış bir spekülasyon).
zsg der ki
15-16 yaşına kadar erkek berberine gitmiş, ortamın havasını koklamış bir insanım ve kadın berberine her şartta tercih edebilirim.
(sorunlu bi ergenlik geçirdim)