Toplam yirmi bir buçuk yıl öğrencilik yaptım. Bunun beş buçuk yılı “profesyonel”, yani öğrencilik yaparken para aldım (asistanlık diyorlar buna). Üstüne üstlük, öğrenciliğin ne olduğunu da unutmadım. Sonra, hocalık da yaptım. Öğrencilere danışmanlık da yaptım. Sonuçta, eski bir öğrenci olarak, şimdiki öğrencilere (üniversite öğrencilerinden bahsediyorum) hep söyediğim bir-iki bir şey var, onları buraya da yazayım dedim..
Bahanenin size faydası yok…
Öğrencilik, genel olarak zor bir iştir. Her gün yeni ve önceden bilmediğiniz bir işi yapmanız beklenir. Ayrıca, öğrenmek de kaçınılmaz olarak zor bir şeydir. Okul, bu öğrenme işini kolaylaştırmak ve sistematik hale getirmek için düşünülmüş bir şeydir. Ama, her zaman mükemmel çalışmaz. Hatta iyi bile çalışmayabilir. Mesela, hoca kötü olabilir. Kitap iğrenç olabilir. Sınavlar saçma olabilir. Sınıftaki diğer öğrenciler düdük makarnası olabilir. Ancak, tüm bu ahval ve şeraitte dahi, birinci vazifeniz, oraya ne öğrenmeye geldiniz ise bunu öğrenmektir. Bu, şikayet etmeyin anlamına da gelmez. Uygun bir şekilde, durum ilgililere bildirilebilir. Ama, bunların eğitiminize zarar vermesine izin vermemek gerekir. Her ne bölümdeyseniz, o işin adamı olmak için ne öğrenmek gerekiyorsa öğrenmek zorundasınız. Yarın, bir şey yapmak gerektiğinde, “o dersin hocası kötüydü, ben bilmiyorum onları” mı diyeceksiniz?
Bölüm değiştirmek dünyanın sonu değildir.
Yanlış bölümde olabilirsiniz. Mesela, “benim tercihlerimi abim doldurdu“, “babam mutlaka bilgisayar mühendisi olacaksın dedi“, “en yüksek puanla buraya girebildim” diyorsanız, yanlış bölümde olma ihtimaliniz yüksektir. Bölüm derslerindeki notlar düşük, diğer derslerdeki notlar yüksekse, yanlış bölümde olabilirsiniz. Bölümü yalnız diplomayı almak için okuyor, bu esnada acı çekiyorsanız, sürekli okulun ne zaman biteceğinin hesabını yapıyorsanız, kesinlikle yanlış bölümdesiniz.
Bölüm değiştirmek dünyanın sonu değildir. Değiştirmemek de dünyanın sonu değildir, ama gelecekte daha derin problemlere yol açacağı neredeyse kesindir. Yanlış yerde olduğunuzun ne kadar erken farkına varırsanız, telafisi o kadar kolaydır. Yatay geçiş denen şey, ne kadar erken yapılırsa o kadar kolay olur. Tekrar sınava girmek de bir alternatif olabilir. Bunların hepsi zor görünmekle beraber, yanlış bölümü bitirmek, etkilerini yirmi ila kırk yıl arasında sürdürecek derin bir hatadır. Böyle bir durumu düzeltmek için bir-iki yıl kaybetmek daha akıllıca olabilir… Yanlış bölümdeyseniz, zaten bölümü dört yılda bitirme olasılığınız pek küçüktür.
Hayat karalarında dikkatli olun….
Okul bittikten sonra ne yapacasınız? Bunu düşünmek için herhangi bir zaman çok erken değildir. Planlarınızı yaparken (hatta mesleğinizi seçerken) gerçekçi olun. Mutlaka bir B planınız olsun. (Hatta mümkünse C, D, E, F planlarınız da olsun.) Hayatın rüzgarları belli olmaz. Biri birine bir anayasa kitabı atar, memleket ters döner. Akbil’e zam gelir, o olur falan. Mesela, üst düzey yönetici olup çok para kazanacağım diye işletme okumak çok gerçekçi bir yaklaşım değildir. Evet, bir miktar işletme mezunu üst düzey yönetici olarak çok para kazanmıştır ve kazanmaktadır. Ancak, o kadar çok işletme mezunu vardır ki, bunların çoğu daha aşağılarda kalırlar. Ortalamasına bakarsak, bir teknik adam bir işletmeciden daha çok para kazanır. Ama teknik adamın da sivrilme şansı düşüktür. Yani, tepedeki bir avuç insanı örnek almak doğru değildir.
Diğer bir örnek de şu (bilgisayar mühendisliğinde gördüm ben bunlardan bol miktarda): Oyun programcısı olmak isteyenler… Nedir bunun gerçekleşme şansı? Oyun üreten firma sayısı iki elin parmakları kadar. Misak-ı milli sınırları dahilinde yok gibi bir şey. Bugünkü teknoloji ile küçük bir firmanın ticari olarak başarılı oyun üretmek şansı neredeyse yok. Toplam bu firmalarda çalışan -programcı- sayısı az… Elbette bu bir nihai hedef olabilir. Ama yanında B ve C planları yoksa, bu gidişatın hüsranla sonuçlanma ihtimali yüksektir.
Bir cevap yazın