Güven ne demektir?
Bakındım biraz. Bir kaç tane tanım var. Bazıları uzunca. Ben kısa ve net olanları tercih ederim genelde. En hoşuma giden tanım şöyle:
“Güven, karşı tarafın fırsatçı davranmayacağına inanmaktır.”
Kısa, öz, benim fikrime göre de işim tam ortasını yakalayan bir tanım. Karşınızda biri olacak. Sizin için ya tehlikeli, ya menfaatinize ters, ya da istemediğiniz bir durum olacak. Bu karşınızdaki şahsın, o durumda fırsatçı davranıp size ya da menfaatinize zarar verecek ya da istemediğiniz duruma yol açacak bir harekette bulunmayacağına inanacaksınız. İşte o zaman o şahsa güveniyorsunuz demektir.
Güven, tam olarak bu sebepten zor sağlanan bir duygudur. Birine nasıl güvenirsiniz? Yani fırsatçı davranmayacağına? Ancak geçmiş hareketlerden yola çıkarak buna karar verebilirsiniz, ya da vermelisiniz. Önce kendiliğinden bir durum oluşacak… Orada fırsatçı davranmayacak bu insan. Sonra bir küçük güven sağlanmış olacak, bu da eğer yeniden tesadüf ederse, daha “büyük” bir duruma, o daha büyük bir güvene götürecek…
Bazen aylar, bazen yıllar, bazen de on yıllar sürebilecek bir meseledir bu.
Boşuna demezler, birini tanıyacaksan, ya beraber içeceksin, ya beraber yolculuk yapacaksın, ya da onunla ticaret yapacaksın diye… Çünkü bu durumlarda insanlar açık verirler, fırsatçı davranma şansları olur. Yoksa, karnı tok, sırtı pek iken, lafına bakarsanız herkes pek güvenilir insandır.
Güvenin dozunu iyi ayarlamak gerekir. Haddinden ve vaktinden önce fazla güvenirseniz, kendinizi fazlaca riske atarsınız. Mesela üç senelik güveni, üç haftada birine teslim ederseniz ve bunda yanılırsanız, bedelini ağır ödeyebilirsiniz. Öte yandan, “babana bile güvenme” felsefesi güderseniz, hayatınız hem pek zor, hem sıkıcı olur, hem de kimse de size güvenmez. Zamanın eski kurallarından biridir çünkü, “sen bana güvenmiyorsan, ben sana hiç güvenmiyorum” kuralı…
İnsan sarrafı olmak diye bir şey vardır elbette. Ama, sarrafı yanıltacak metaller olduğu gibi, insan sarrafını yanıltacak insanlar da vardır. Bizim Türkçe’de “dolandırıcı” dediğimiz adama, İngilizce’de “con man” derler, “confidence man” kısaltması olarak ki, “güven insanı” demektir bu. Bunların yaptığı, güven sağlayıp, sağlam bir kazık atıp ortadan kaybolmaktır. Güveni sağlamak için, önce yapay durumlar oluşturup, fırsatçı davranmayacaklarına karşı tarafı inandırırlar. Bunlar, genel olarak yüksek zekaya sahip, çok iyi konuşan ve senaryolarını çok iyi sahneleyen insanlardır. Güveni bir kere sağladıktan sonra, paranızı alırlar ve ortadan kaybolurlar.
Paranızı alan bu insanlar, sadece bir örnek… Benzer şeyleri şu ya da bu şekilde kullanan, kullanmaya çalışan insanlar çok da azımsanacak sayıda değildir etrafta. Bazılarının beyin gücü yetersizdir, o yüzden fazla tehlikeli değildirler, yapmaya çalıştıkları şey hızlıca belli olur ve komik olurlar. Zeki olanlar ise, bu yönetmlerle, paranızı, malınızı, canınızı, işinizi, makamınızı, hatta yüreğinizi bile çalabilirler.
Hayat ne zormuş… Ne yapacağız o zaman? Kimseye güvenmeyecek miyiz?
Güveneceğiz elbet. Dikkatli olacağız ama. Olayları, olasılıkları doğru değerlendireceğiz. Babamıza güveneceğiz, ancak ne kadar tatlı konuşursa konuşsun, ruhumuzu şeytana satmayacağız.
Bu yazı burada bitti aslında ama, bir türlü yazının içine yediremediğim bir şeyi de buraya yazmazsam çatlayacağım orta yerimden…
Enteresan şekilde, “güvenilir” bir insanım ben… Yani, güvenilir olmaya gerçekten güvenilirim de (kendimi öyle biliyorum) demeye çalıştığım bu değil. Genel olarak, yazıda “yapmayın dikkat edin” dediğim şeyi insanlar bana yapıyor. Yani bazen öyle durumlar oluyor ki, “evet ben bunu yapmam adama ama sen beni kaç kuruşluk tanıyorsun da bana bu kadar güveniyorsun” dedirtiyor bana. En azından içimden. Nedendir tam çıkartabilmiş değilim.
Öte yandan, benim en zayıf ve en hatalı yönlerimi bilen, buna rağmen bana güvenen insanlar var hayatımda. Sayıları pek sınırlı, ama her birine gözümü kırpmadan ne gerekiyorsa onu teslim edebilirim. Son tahlilde, hayatı yaşanır ve çekilir kılan da bu insanlar.
Bir yerinden sevgiye bağlanası var bu konunun ama…
O da başka yazıya.
zsg der ki
Bi insana güvenilip güvenilmeyeceğine dair yeterli delil yoksa da ondaki “erdem” farkedilir.
Bence insanlar sendeki erdemi görüyor.
O yüzden de güveni test edecek bir durum olmadan güvenebiliyorlar.
caner der ki
Yaşar Hocam yazınızın sonunda aklıma bir çelişki düştü, bu konuda sizin de fikrinizi merak ediyorum.
Güven;
Zaman içerisinde karşınızdaki kişinin size karşı “olumlu” davranışlarla inşaa ettiği bir kavram mıdır?
Yoksa aynı zaman diliminde size karşı göstermediği “olumsuz” davranışlardan mı kaynaklıdır?