Yine öğlen, yemek yiyeceğimiz yere doğru yürüyoruz. Bir şekilde, ilgisiz bir yerden muhabbet ilginç bir noktaya geldi, MCA ile konuşurken (em-si-ey diye okunuyor; elemanın adının baş harfleri, rumuz olarak kullanıyordu, artık isim olarak da yadırgamadan kullanıyoruz el birliğiyle). Bana, “ikinci bir doktora yapmayı düşünmüyor musun?” diye sordu…
İşin gerçeği, düşünmemiştim. Yani, birinin bir doktora yaptıktan sonra, ikincisini düşünmesi için, genel olarak kafadan ciddi problemleri olması gerekir sanki. Öte yandan, doktoranın ilki bile ciddi zihinsel rahatsızlık ve kaşıntı göstergesidir ki, o da ayrı mesele. “Yok artık” dedim elemana, yukarıda söylediklerimle beraber.
Öte yandan, kaşıntılı ve kafadan hafif (tamam, iyicene) sakat bir adam olarak, tahsil fantazim yok mu? Var. Ama, daha alçaktan uçuyor bunlar genelde.
Fantazi bir: Matematik lisans derecesi almak.
Uygunlanabilirlik derecesi: Düşük.
İşe yararlık derecesi: Düşük.
Matematiğe her zaman kaşıntım olmuştur. İlginç bir şekilde, liseyi sonda dersaneye gittiğimde, matematiğim “zayıf” bulunmuştu. Bugün bunu düşününce kendi kendime kıkırdıyorum. Neyse, korkusu bir müddet devam etti bunun. Eğer o ürkeklik olmasa, çift anadal olarak fizik yerine matematik seçmiş olabilirdim. Hayat nasıl çatallanırdı mesele öyle olsaydı, o ayrı bir muamma. Ama, dediğim gibi, kaşıntı var.
Bunun uygulanabilirliği düşük. Açıköğretimde yok öyle bir bölüm. Örgün eğitimde devam zorunluluğu, kubidik dersler alma zorunluluğu falan, bunu çok zorlaştırır. Diyelim ki devam ettim, derste harp çıkarma ihtimalim var. Serde ukalalık kuvvetli çünkü.
Fantazi iki: Matematik yüksek lisans derecesi almak…
Uygunlanabilirlik derecesi: Orta.
İşe yararlık derecesi: Düşük.
Bu daha bir olası. Master seviyesinde, olay daha serbest gelişebilir. Devam mecburiyeti daha serbest olabilir… Yine de zor tabii.
Fantazi üç: Açıköğretim’den bir lisans derecesi.
Uygunlanabilirlik derecesi: Olabilir gibi.
İşe yararlık derecesi: Düşük.
Sosyal bilimler falan gibi bir şeyler vardı en son. Bürokrasisi hariç ciddi bir zorluk yok. Birilerinden, okutulan derslerin ve sınav formatlarının korkunçluğunu gördüm. Şöyle ilginç bir işe yarayabilir: Okuyup başıma gelenleri burada yayınlayabilirim. “Açıköğretim günlüğüm” falan tadında. Sonuç ne olur? Bilmem.
ÖSYS başvuruları başlasın bakalım bu sene, açıköğretim fantazisini düşünelim.
Bir cevap yazın