Yatırım deyince, herkesin anladığı anlamıyla “yatırım”dan bahsetmiyorum. Hisse senediymiş şuymuş buymuş o taraklarda pek bezim yok. Bahsettiğim yatırım, “benim kullandığım anlamı”yla yatırım. Belki dili böyle kendi keyfime göre eğip bükmeye hakkım yok; ama oldu bir kere, en azından açıklayayım…
Yıllardır, para verip satın aldığım bir şey, eğer değerini bulur, iyi ve sık kullanılırsa, ona “iyi yatırım” diyorum. Eğer büyük umutlarla alınan o şey, şu ya da bu sebepten rafa kalkar, fiyatının hakkını veremezse de, ona “kötü yatırım” diyorum. Orijinal kelime anlamından çok da farklı değil, yalnız paranın para değil fayda ya da tatmin getirmesini bekliyoruz burada…
Bu yazıda, elektronik eşyalarla sınırlı bırakacağım meseleyi. Halbuki daha nelere genişler; insanlara kadar yolu var. Öyle o kadar etraflı yazı yazmaya kalkınca da yazı bitmiyor.
Neler almışım bakalım, hafızayı zorlayalım:
Commodore 64
Bunu tabi teknik olarak kendim almadım. Para “çöteynk” diye kimi cebinden çıktı derseniz, rahmetli dedemin cebinden çıktı. Sene 1984. Gelmiş geçmiş en iyi yatırım olsa gerek bu. 1984-1991 yılları arasında, yedi yıl kullandım bu mereti. Kullanmak da laf mı, hayatımı başında geçirdim. Oynadığım oyunun haddi hesabı yok, ikide birde söylediğim gibi ilk programcılık olayına da bununla girdim. Evde duruyor hala o ilk alınan Commodore 64. Zamanında verilen 165.000 TL (insan ne ayrıntıları hatırlıyor böyle olunca) kendini ödemenin çok ötesine geçti. O zaman hobiyi başlattı, sonra mesleğe döndü. Dolapta tozlanan makina dile gelip de bugünkü maaşımdan pay istese hakkı var, o kadar ciddi yani durum…
Amiga 500
Commodore 64 sonrası aldım bunu. Bunu kendi paramla aldım. (ÖYS’de derece yaptım diye para verdiler dershaneden, onunla.) 1991-1994 arasında hizmet verdi bu arkadaş. İyi yatırım yine. Onun parasını unutmuşum ama, o da kendisini ödedi.
Sony Reader
Birden zamanda çok ileri ışınlandık ama olsun. Aldım bunu, çok güzel alet diye. Gerçekten de güzel. Normal kağıt gibi okunuyor, pili neredeyse sonsuz süre gidiyor. Kitaplar da yükledim içine, okudum da. Ama ömrü kısa oldu. Üç ay kadar sonra, rafa kalktı ve tozlanmaya başladı. Kötü yatırım. Sebep mi? Tek yönlü cihaz. Yalnız kitap okumaya yarıyor. Hafif, yarım kilodan azdı yanılmıyorsam, ama öyle boşverilecek bir ağırlık değil. Çantaya koyunca varlığı farkediliyordu yani.
Sony Z Serisi Laptop
Bunu Sony Reader’dan önce almıştım. Pahalı şerefsiz, ama hafif. Bir buçuk kiloluk bir laptop, ama netbook değil, bayağı ful performanslı bir laptop. Karbon fiber gövde. Sony Reader’ın da pabucunun dama atılmasına yardımcı oldu. 1.5kg taşıyınca her iş bundan yapılabiliyordu çünkü. En sevdiğim özelliklerinden biri, entegre 3G modem sahibi olmasıydı. SIM kart’ı takınca, her yerden İnternet, öyle Vınn gibi falan bir takozu tak çıkart derdi de yok…
Düşürüp köşesini kırmasaydım, daha tedavülde de kalırdı. Tamir ettirdim, şimdi Kadriye’ye hizmet veriyor.
Sony P Serisi Laptop
Bunu kendime diye almamıştım zaten. Gördüyseniz, yarım porsiyon laptoplardan. Netbook kadar performansı var. Çok küçük, çok da şirin. Ancak, kullanılamıyor. Yavaş. Kapat aç, Konya git gel altı saat. Ekran ufaküçük. Çok kısa kullanım süresinden sonra, şu anda evde dolapta tozlanıyor. Kötü yatırım, çok kötü yatırım.
PSP
Play Station Portable… Bunu da aldım bir heves. Kullanım şekli ve ölüm sebebi Sony Reader’a benzedi. Oyun işini iyi yaptığ kesin. Ancak, tek yönlü bu kahrolası da. Başka işe yaramıyor. Bir kaç ay kullanım gördü, satacağım diye götürdüğüm işyerinde çekmecede tozlanıyor. Bu da kötü yatırım.
Apple iPad
Her dakika kullanılmasa da, tam olarak laptop yerine geçmese de, kesin keslikle iyi yatırım. Tam mobil anda imdada yetişen cihaz. Tek yönlü de değil, mail oku, webe bak… Olmadı sağlam bir uygulamayla ne gerekiyorsa o olabiliyor. Üzerinde net olarak yapılmayan şey, kod yazmak. Oyunları da yeterince iyi. PSP’nin ecelini biraz da bu getirdi zaten.
MacBook Pro 17″
Sony Laptop kırıldı, aynı gün gittim bunu aldım. Ağırlığı biraz fazla, kabul. Ama canavar gibi. Acayip bir pil ömrü var. Şu anda bu yazıyı onun üzerinde yazıyorum mesela. Üzerine Windows bile kuruluyor şerefsizin. Neredeyse senesini tamamlayacak. İşyerinde de “esas bilgisayar” olarak onu kullanıyorum. İyi yatırım.
Daha örnek verebilirim, ama fazla uzun yazı beni bozmasa bile okuyucuyu bozuyor. Bunlarda ortak bir tema var. O da şu: Alırken, cihazın iyisi alınacak. Tek yönlü bir cihaz olmayacak. Onunla beraber aynı işi gören başka cihaz olmayacak.
Bugün “Information and Entropy” finalini yaptım. Soruları da dün gece sabaha karşı hazırladım. Yorgunum. Uykusuzum. Yarın sabaha iş görüşmem var. Yazıyı da ertelersem, yayınlanma olasılığı çok düşecek. Onun için, daha fazla anlam sağmaya çalışmıyorum. Doğallığıyla yayınlıyorum, gidiyor…
Tanrı günahlarımızı affetsin…
zesege der ki
Ve şimdi “ne alaka ki” diye sorucular kapıda kuyruk olacak.
Akılsız telefonumu akıllı telefonla değiştirmeyip iPad almayı düşünüyorum hocam ne dersiniz? (aha başladı işte)