Ne zamandı, hafızayı zorlayayım…
Geçen Haziran. Google’dayım, İrlanda’dan Mountain View’a gidiyorum. Direkt uçuş bulamadım, Chicago üzerinden aktarmalı gidiyorum. İlk uçuşta yanıma dev bir insanoğlu oturdu ve canımdan bezdirdi. İkinci uçuşta yerim arka kabinin en önünde, koridor tarafında. Bindim, yanımda kimse yok. Korku içinde bekliyorum, yine bir insan azmanı yanıma oturmasın diye. Şansıma inceden bir kadın geldi. Çantasını yere bıraktı, yanıma oturdu. Yalnız bir gariplik var. Çantası dikkatimi çekti. Baktım bir kere daha çantaya. Çok tanıdık görünüyor. Hızla dank etti — OGIO marka çanta o, Google’da herkese laptop ile beraber verdiklerinden. Kadına sordum, “Google’da mı çalışıyorsunuz” diye… Haklı çıktım. Kendisi “facilities manager” imiş. Yani “tesis müdürü”. Yol boyunca sohbet ettik, aynı yere de gidiyormuşuz falan, ama hikaye bu değil…
Sohbet ederken dedi ki, “biz popo sayarız”. Güldüm tabii. “Şaka değil” dedi. “Bizim işimizde”, dedi, “önemli olan sandalyelerdeki popolardır…
Haklı doğal olarak. İşin fiziksel ve lojistik tarafını düzenledikleri için, önemsedikleri şey sandalyelere oturacak olan popo sayısı. Kaç popo oturacaksa, o kadar sandalye, o kadar masa, ona göre tuvalet, ona göre yemek imkanı, ona göre her şey lazım.
Mesleğiniz popoları sandalyeye oturtmaksa, kabul edilebilir, hatta akıllı durum bu.
Ama işiniz IT işiyse..
Buna rağmen, bakış açınız buysa…
Kafaları değil, popoları sayarsanız ve o popo bir kafa taşıyor mu diye dikkat etmeden sandalyeleri doldurursanız, sonuçta dolu görünen, ancak içi boş olan bir ekip yaratırsınız.
Tesadüfen bu kadar poponun içinde, üzerinde kafa taşıyanlar da olacaktır. Ancak, burada mekanizma şöyle işler: Doğal olarak yük, bu “kafa”lara yüklenir, ama o kadar sayıdaki poponun yükü. Bu da bir süre sonra kafaların birer ikişer ortamı terketmesine sebep olur. Yani popolar bir kere çoğunluğa geçti mi, onların arasında kafa yaşayamaz hale gelir.
Kafa yerine popo olan yerde de, insanın başına her türlü şey gelir.
Aman kafalarla popoları karıştırmayın.
Bir cevap yazın