Olaya bir fıkrayla girelim:
Sünnetçi, dükkan açmış, nedense. Vitrine de çalar saat koymuş.
Adam içeri girmiş.
“Yahu”, demiş, “vitrine neden çalar saat koydun?”
Sünnetçi cevap vermiş:
“Ya ne koysaydım???”
Benimki de o mesele. Kalfa resmi bulamadım. Çalar saat koydum. İdare edeceksiniz artık.
Sanırım Google’da çıraklık zamanım sona erdi. Atlamam gereken halkalardan atladım. Geçen hafta itibarıyla, “I have root@google“ diyebiliyorum yani. Paşa gönlüm istese, Google’ı çökertecek, hem de fena halde çökertecek kadar yetkiye sahibim yani artık. Enteresandır, genelde hayatta tutmaya yarayan cihazlarla öldürmeye yarayan cihazlar birbirine benzerler. Neşter-bıçak gibi. Elimde neşter var yani artık… Elbette doğru yöne kullanacağız onu.
Bizim grubun adı “grid-team”. Genel olarak, Google makinaları üzerinde depolama (GFS – Google File System — bu halka açık bilgi) ve “kod dağıtma ve koşturma” sistemlerinden sorumluyuz. Yani, makina açık, network sağlamsa, halen çalışmıyorsa, bizim derdimiz oluyor bu. Dolayıyla, ekipten biri sürekli olarak “on-call” oluyor, nöbetçi yani. Ben de artık “kanat”larımı kazandığıma göre, nöbet tutma vaktim geldi… Netekim çıraklık sona ermiş oldu böylece.
Bu hafta değil, sonraki hafta nöbetteyim. Geçtiğimiz hafta da, nöbette olan arkadaştan bir grup “ticket” devralıp hakkından geldim.
Bu arada şunu öğrendim: Gerçek olması, benim için çok daha iyiymiş. Kormuyorum ki stresten… “Eğitim sahası”nda iş yapmak heyecan vermiyormuş artık bana, sanıyorum fazla kaşarlıyım onun için artık. Son bir haftada, gerçek iş yaparken, bir ayda öğrendiğimden çok daha fazla şey öğrendim. İş gerçek olunca, halledene kadar bırakmıyorum çünkü peşini. Öbür türlü süreyle çalışıyorum ister istemez ki, bana göre artık çok ama çok ters mesele.
Google bozulursa iki hafta sonra, sebebi ben olabilirim yani!
Bir cevap yazın