Uzun da zaman olmuş… On seneye yaklaşıyor.
Amerika’da doktorayı bitirip, Misak-ı Milli sınırları dahiline dönmüşüm. Okulun vereceği parayla yaşayamayacağımı anlayıp bilgisayar işi peşinde koşmaya başlamışım.
Selçuk o zaman İş Yatırım’da çalışıyor, müdürü Şükrü Bozkurt. Gittik görüştük, tanıştık. Orada o iş olmadı ama, o vasıta ile Alişan Bey ile tanıştık, orada çalıştım, hala bey diyorum falan, o başka hikaye… Sapmayalım maksattan.
Bir muhabbet esnasında, Şükrü Bey şöyle dedi:
“Bazı müdürleri ‘ucuza eleman çalıştırır’ diye beğenirler… Halbuki ucuza eleman çalıştırmak marifet değil. Pahalıya çalıştırmak da marifet değil. Marifet, tam olarak hakkını vermektir.”
… ya da böyle bir laf. Tam kelimeleri çıkaramayacağım on sene önceden elbette, ama söylediğinin özü buydu.
O zaman bunun önemini kavrayamamışım. Nereden kavrayacaksın, müdürlük mü yaptın, ücret skalası mı gördün… Eleman mı çalıştırdın?
Çok doğru söylemiş. Önünde saygıyla eğilecek lafmış bu.
Maaşı az verirseniz, adam rahatsız olur. İşini adam gibi yapmaz. Mutsuz olur. Nihayetinde de kaçar gider. Orada harcadığı zamana da yazık olur, işe de yazık olur.
Maaşı fazla verirseniz bir şey olmaz gibi duruyor değil mi? İşte hiç öyle değil. Maaşı fazla olan adamı bir daha mutlu etmeniz çok zor olur. O işe ve o yere yapışır kalır, çünkü başka yerde o paranın civarından geçen bir para alması mümkün değildir. Yaptığı iş o parayı etmediği için, işin değil pozisyonun adamı olur.
İki türlü de felaket…
Tam hakkı nasıl verilir?
O ancak başka yazının konusu olur.
Bilinçli Yatırım der ki
Kesinlikle haklısınız. Az ücretle daha doğrusu hak ettiği ücretle çalışmayan bir çalışan kesinlikle başka şeylere yönelir. Daha fazla kazanmak için başvuracağı değişik yollarla şirket güvenini de kaybettirir.