Yazının başlığında “oy oy oy” olur mu? Konu buysa olur. Durumu analiz edeceğim, ama öyle çok akla yatkın bir çözüm getiremeyeceğim. O sebepten…
Oy oy oy…
Meslek seçimi, belki de insanın hayatı boyunca yapacağı en önemli seçimlerden biridir. Burada esas olarak üniversite aşamasındaki meslek seçiminden bahsedeceğim, çünkü bilgi sahibi olduğum konu odur. Mesela meslek lisesi de aynı şiddette kanayan bir yaradır ama, ondan bahsetmeyeceğim.
Şimdi, durumu bir düşünelim. Yaş on yedi, on sekiz. Lise son sınıf. Çocuk zaten stresli ve zor bir yıl geçirmiş. Korku, endişe diz boyu. Girmiş sınava. Almış bir puan. Elinde tercih formu. Dolayısıyla hayatı.
Yapılacak yatırım, zaman. Zaman, hiç bir insanın “zengini” olmadığı bir şey. Bu karar verildikten sonra, geri dönmesi, düzeltmesi çok kolay değil.
Karar vermek, ya da doğru karar vermek, genel olarak bilgi sahibi ve doğru bilgi sahibi olmayı gerektirir.
Çocuğa bilgi akışı ne durumda? Etrafında kimler var ve ona neler diyorlar?
Birinci halkada aile var. Anne baba. Abiler ablalar. Bazen de amcalar, teyzeler, halalar, dayılar…
Aileden gelen en genel hata şu: Çocuğu, kendi yapmak isteyip yapamadıklarını yapacak bir “ikinci şans piyonu” zannetmek. “Benim imkanım yoktu, X olamadım, çocuğum X olsun.” Bu fikir, X’in tüm değerleri, ama tüm değerleri için yanlıştır. Tipik X, şöyle bir kümeden gelir: {Avukat, mühendis, doktor, asker, öğretmen, …} Çocuk, ikinci şans değildir. Başka bir insanın birinci şansıdır. Bu fikri kovalarsanız, sizdeki problemin biraz farklısını çocukta yaratırsınız.
İkinci aile hatasında da, çocuğu bilgilendirme ve yönlendirme yerine (ki aslında yönlendirme bile dikkatle yapılması gereken bir şeydir) çocuk yerine karar verme durumu vardır. “Kanaatimce Y sebebinden dolayı senin Z bölümüne girmen gerekiyor.” Bu fikir de, (Y, Z) çiftlerinin tamamı için yanlıştır. Burada da (Y, Z) çiftleri şöyle bir kümeden gelir: {(“hayatta rahat etme”, “tıp”), (“saygı görme”, “hukuk”), …}. Reşit olsa da, olmasa da, başkasının adına böyle bir kararı vermek, çocuğunuz bile olsa hakkınız değildir. Çünkü, bu kararın sorumluluğunu siz alamayacağınız gibi, sonuçlarına da siz katlanmayacaksınız.
Bunun her ikisinin de kötü sonuçlar vermiş örneklerini gördüm. Danışmanlığını yaptığım öğrencilerden, elbette isim vermeden inciler:
“Benim tercihlerimi abim yaptı.”
“Ben turizm okumak istiyordum.”
“Babam ne yaparsan yap, gerekirse aftan faydalan ama bu bölüm bitecek diyor…”
Bunlar belki uç vakalar. Verdiği hasar dereceleri farklı olsa da, bu davranışların genel olarak yanlış olduğu gerçeğini değiştirmez bu. Ama uç vakalar haricinde, bir noktada hoş görülebilir bir durum bu. Çünkü iyi niyetle yapılıyor aslında. Kimse çocuğunun başına olumsuz bir şey gelsin istemez, elbette onlar için en iyisini ister. Niyet olarak doğru, ancak uygulamada yanlış durumlar bunlar…
Sonra, çoğu çocuk dershaneye gidiyor, ister istemez. Ah onların (önemli) bir kısmında olan biten var ki, onların özrü yok, hoş görülesi bir taraf bulamıyorum.
Dershaneyle çocuk arasında bir menfaat çatışması var. Yani, çocuğun girebildiği bölümler arasından, en çok yapmaya istekli olduğunu seçmesi doğrudur basitçe. Dershanenin ise, işine mümkün olduğu kadar yüksek puanlı bölümlere öğrenci sokmak gelir ki, sonradan bunları reklam ve övünme aracı olarak kullansın. Söylenen, ve çoğunlukla söylenen en felaket şey şu:
“Puanınızın yettiği en yüksek yeri başa yazın!”
Yok ya! Şerefsiz insan seni. Onu oraya yazarsa, oraya girer! Öyle meslek seçimi mi olur yahu. Bunu dinleyip, “herhalde bir bildiği vardır” deyip, yazan çocuk çok. Sanki çocuğa para üstü verilmeyen hediye çeki vermişler de onu harcayacak…
Sonra kimler var… Arkadaşlar. Koyun sürüsü efekti. Sanki birisi öbüründen çok bir şey biliyormuş gibi, birbirlerinden akıl alan çocuklar da var. “A arkadaşım B bölümüne gidiyor, ben de oraya gideyim o zaman.” Bu da bütün (A, B) çiftleri için yanlış bir fikir… Ama en azından bunu çocuk kendine ediyor. Tabi bazen sonuçların felaket olmasına engel bir vaziyet değil. Fen liselerinden öyle topluca bölüme gelmiş çocuklar biliyorum ben. Sanıyorum özellikle yatılı okuyanlarda bu etki daha kuvvetli.
Peki. Bu çocuklara doğru bilgi nereden akacak?
Diyeceksiniz ki efendim rehber öğretmenler var, dershanelerde meslek danışmanları var…
Bunlar genelde iyi niyetli, evet. Ancak… Hepsi diyecek kadar ukala olmayayım ama, çoğu meslekleri kitaplarda yazan tanımlardan bilen insanlar. Yani adamın her meslekten olacak hali yok ya!
Bakın ne kadar işe yaramaz olduğu için örnek. Online buldum bunu:
BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ
TANIM
Bilgisayar sistemlerinin yapısı, tasarımı, geliştirilmesi ve sistemlerin kullanılması konularında çalışan kişidir.GÖREVLER
Bilgisayar mühendisleri, yönetim, endüstri ve hizmet alanlarında;
– Bilgisayar ağı ihtiyacını saptar,
– Kurulması için şartname hazırlar ve temin eder,
– İhale tekliflerini değerlendirir,
– Yazılım konusunda çalışır,
– Bilgisayar şirketlerinde danışmanlık yapar,
– Sistem çözümleyicisi ve programcısı olarak çalışır,
– Bilgisayar donanımını tasarlar,
– Bilgisayara girecek verilerle ilgili çalışmalar yapar.MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER
Bilgisayar mühendisi olmak isteyenlerin;
– Üstün bir akademik yeteneğe,
– Sayı ve sembollerle akıl yürütme gücüne,
– Bir işi öğelerine ayırıp işlem basamaklarını belirleme becerisine sahip,
– Mantık yürütme ve tasarım yeteneği olan,
– Dikkatli, sabırlı,
– Kendini sürekli yenileme gereği duyan, araştırıcı kimseler olmaları gerekir.
Yahu ne anlasın çocuk bundan şimdi? Şartname, ihale nedir biliyor mu? Donanım tasarlayan adam biliyor musunuz siz Türkiye’de? “Danışmanlık” nedir daha ben çözebilmiş değilim. “Bilgisayara girecek verilerle ilgili çalışmalar yapar.” ne demek yahu, harbiden ne demek? Çocuk kendi özelliklerini biliyor mu bakalım?
Bunlar cevaplanabilir, anlatılabilir şeyler. Ama meseleği iyi tanıyan biri tarafından. Çocuk başına da, yukarıda saydığımız insanlardan birinin harcayabileceği süreden çok daha uzun süre harcayarak. Yoksa, iki tane test yapıp, meslek tanımlarını okumakla bu iş olmaz. Oluyor olsa, memleket okuduğu işi yapmayan insanlarla dolu olmazdı. Onlar, bir de başka yöne kürek çekebilecek kuvvette olan insanlar. Esasen yanlış seçim yapmış olanların oranını bilsek sanırım hepimiz çok korkarız.
Tamam verdim veriştirdim. Ben ne öneriyorum?
Oy oy oy noktası burası işte. Adam gibi bir önerim yok.
Tabii yukarıda saydığım şeylerin yapılmamasını hemen önereyim.
- Aileler! Çocuk adına şu ya da bu sebepten karar vermeyin.
- Çocuklar! Menfaat çatışması olan insanlara karşı ayağınızı denk alın.
- Yine çocuklar! Akranlarınızdan akıl alırken dikkat edin. Sizden çok bir şey bildikleri yoktur.
Peki pozitif olarak ne yapalım derseniz…
Tüm meslekler hakkında bilgi sahibi olmak, hepsini değerlendirmek genel olarak mümkün değildir. Ama, her çocuğun belli yetenekleri, hoşlandığı konular, hoşlanmadığı konular vardır. Bunları yakından takip etmek gerekir. Buradan yola çıkılarak, arama ve değerlendirme kümesini küçültmek mümkün olur.
Sonrasında, ilgili konularda mümkün olduğunca bilgilendirmek gerekir çocuğu. Nasıl mı? Ne imkan varsa. Mesela, üniversiteler tanıtım günleri yapıyorlar artık. Ancak, mesleğin kendisinin nasıl bir şey olduğunu, Türkiye’de hocaların çoğu da maalesef bilmez! Endüstri deneyimleri yoktur çünkü. Nihai olarak manzara, kampüs, burs değil, eğitim ve meslek seçimi yapıldığını unutmadan bunları değerlendirmek gerekir. Bunların ötesinde, ilgili işi veya işleri yapan tanıdıklar varsa, bunlarla da görüşmek/görüştürmek faydalı olacaktır.
Aman bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın da…
Bir cevap yazın