Üniversite öğrencilerinde rastladığım en zor problem şu: Eskiden edinilmiş yanlış bilgileri silmek. Yeni doğru şeyleri öğretmek zor değil de, eski yanlış bilgileri düzeltmek pek zor oluyor.
Bu sabah Information and Entropy dersinde tosladım yine aynı probleme. Derste öyle bir noktaya geldik ki, daha fazla ilerleyebilmek için biraz olasılık öğrenmeleri gerekecek. Gelecek haftanın da konusu bu. Son yirmi dakikada bir giriş yapayım dedim.
Olasılık deyince pek çoğunun yüzü karardı. “Size olasılığı yanlış öğretmişler, ondan korkuyorsunuz. Aslında yok bir mesele, permütasyon kombinasyon kafayı bozmayacağız onlar sayma yöntemleri” falan dedim. Sonra da iki tane soru sordum.
Sorular, daha önce AzBuz’da yazdığım sorular. İki paralı ve zarlı olan meseleler. Sordum. Oylama yaptım. Büyük çoğunluğu (beklediğim üzere) ters köşeye yatırdım. Sonra neden böyle olduğunu anlattım.
Buraya kadar bir şey yok. Enteresanlık sonra oldu. Bir kaç öğrenci bana inanmadı! Olmazmış öyle şey! İki para varmış, demek ki yarı yarıyaymış. Tövbe tövbe. İtirazın bir temeli de yok. Altında “valla bize bööle öğretmişlerdi” falan dışında bir şey yok. Doğru şekilde düşünmeyi reddediyor bünye. Eski öğretilen yanlışlar kafada dogmalaşmış. Ben de, “bana ya şimdi inanırsınız, ya da sonra inanırsınız, ama bu doğru” dedim. Pek bilimsel değil tabii. Ancak, itiraz bilimsel olmayınca pek başka çare de kalmıyor.
İşin enteresan tarafı şu: Öğrenci nihai olarak kendi lise öğretmenini bana karşı savunuyor. Onu bile değil, orada öğrendiği, sınırlı durumlarda işe yarayan kuralları çatır çatır ortaya koyduğum mantığın üzerinde tutuyor. Neden? “Bana böyle öğrettiler, demek ki doğrudur…” Bu insan doğasında var. Ama üniversite öğrencisi olarak bunu aşmayı öğrenmek zorundalar.
Bir cevap yazın