Ömer Cerid, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nin kırk yıl hizmet vermiş emekli profesörlerinden biriydi. 3 Temmuz günü vefat etmiş. Haberini Twitter’dan gördüm.
Ömer Cerid, benim de hocam oldu. Kendisinden “EE444: Microprocessors” dersini almıştık. Ders, mikroişlemci programlama falan üzerine olduğu için, ağrılıklı kısmı laboratuarda geçerdi. Dersin basılı malzemesi de tam olduğu için, ders kaçırmaktan çekinmezdik.
Bıraktığı iz nedir? Zor, ama iyi düzenlenmiş bir ders. Güleryüzlü bir hoca. Anlattığı anlaşılır; ne anlatmaya çalıştığını iyi bilir.
Her hocanın, her öğrenciyle yakın bir ilişkisi olmaz. Bizim de yoktu. Kedilerle olan ilişkisini ağızdan ağıza herkes bilirdi. Duyduğumuz şeyler, yüzden fazla kedi besledikleri ve kedilere ayrı bir ev tuttukları gibi şeylerdi.
Derslere 10-15 dakika geç geldiği sıklıkla olurdu. Bir gün yarım saate yakın geç geldi. Üstü-başı dağınık; hatta saçları da. Hoş, saçlarının dağınıklığı onun kişisel markası gibiydi ama, bu sefer daha dağınık…
“Kedinin biri, KB’nin damına çıkmış, onu indirdim” dedi. (KB: Kare Blok, Kuzey Kampüs’te bölümün bulunduğu bina.)
Arkadaşlardan biri, “Hocam, kedi nasıl çıkmış ki oraya?” diye sordu.
Ömer Cerid’in cevabı efsaneviydi:
“Mesele, kedinin oraya nasıl çıktığı değil, benim oraya nasıl çıktığım!”
Güldük bunun üzerine.
İkinci bir anı da şöyle… Mikroişlemcide “interrupt mask bit”i anlatıyor. Maske şöyle maske böyle… Ama maskenin tam ne anlama geldiğini söylemedi, bariz olduğunu düşünerek.
Arkadaşın biri yine sordu: “Hocam, maske tam ne demek?”
Ömer hocam, elini yüzünün önüne koydu. “İşte” dedi, “maske olunca tanıyamıyorsun…”
Arkadaşın cevabı efsaneydi bu sefer: “Yok hocam, saçlardan falan çıkartıyoruz kim olduğunuzu…”
Güldük yine.
Yirmi altı yıl geçmiş aradan. Ömer hocayla ilgili, öğrettiklerinden başka, bende kalan izler bu kadar.
Vefat haberleri, en çok düşündürüyor insanı.
Bir yaşam bitti. Çeşitli insanlara dokundu. Kırk yıl hocalık yaptı. Kendi yaşamı nasıldı? Başka insanların hayatlarında nasıl izler bıraktı acaba? Yaşam bitince, geride kalan en önemli şeyler başkalarının hayatında ne iz bıraktığı değil mi?
Ben de yirmi yıldır yandan kenardan da olsa, hocalık yapıyorum. Danışmanlık yapıyorum. Şimdilerde, insan yönetiyorum. Çeşitli insanlara çeşitli şekillerde dokunuyorum. Kimde nasıl iz bırakıyorum acaba?
Daha ne kadar vaktim var?
Dokunmak istediklerime dokunabildim mi? Bırakmak istediğim izleri bırakabildim mi?
Yakın ilişki içinde olduğum öğrenciler, çalışanlar ile ilgili bir fikrim var. Ama acaba, Ömer hocam kadar dokunduklarıma nasıl dokundum? Çoğunluk onlar çünkü aslında.
Hayat hem kısa, hem uzun. Ömer Cerid’in karşısında sırada oturduğumdan bu yana yirmi altı yıl geçmiş. İlk kendim sahneye çıktığımdan beri de on dokuz yıl geçmiş.
Geriye kalan zamanın kısa mı, uzun mu olduğu, onunla ne yapacağımla belirleniyor sanırım. Ömer hocam, giderken de bir şeyler düşündürdün…
Başımız sağolsun.
Bir cevap yazın