Orta kararlık kültürü… Frenkler buna “mediocracy” diyorlar. Yani, toplumda orta karar insanların öne çıkması durumu.
Kökünü nereden alır bilmiyorum; göçebelikten mi, imparatorluk olmaktan mı, ama biz Türklerde bir orta kararlık kültürü var ki, değme gitsin. Orta kararlığı severiz; deyişlerimize atasözlerimize işlemiştir bu. Gruptan kimse ayrılmasın isteriz; ileri çıkanları geri çekeriz, geride kalanları da çekiştire çekiştire götürürüz…
Bunu yaparken standartlar sapıtmış, tanımlar bozulmuş, sap ile saman birbirine karışmış çok mu önemli…
Mesela, herkesi üniversite mezunu yapmaya çalışıyoruz nedense. Geride kalan olmasın. Satıcılarımız bile üniversite mezunu olsun istiyoruz, yakında kapıcılarımız bile üniversite mezunu olacak. Bunu yaparken, üniversitenin suyunu çıkartmışız, çıkarttığımız su ile üniversite kavramını sulandırmışız, çok mu önemli? Kaynakları dağıtmışız, herhangi bir üniversitenin sivrilmesine de pek olasılık bırakmamışız, hepsini birden “yüksek lise” haline getirmişiz. Maksat orta kararlık ise, görev neredeyse tamamlandı…
Sivrilmek isteyen de yurtdışına gidiyor zaten. Orta kararlık adına bir başarı daha. Sivrilenleri burada törpüleyemezsen, yurtdışına kovala…
“Kamu sektörü” dediğimiz, “devlet kapısı” da o cinsten şahane bir şey. Gerçekten iş yapmaya çalışanı ödüllendiren bir durum yok. Hatta, diğerlerini kötü gösterdiği için, dışlanması, ayağının ya sabun ya yağ marifetiyle kaydırılması şiddetle olası. Öte yandan, “zülf-i yare” dokunmadığı sürece, kimsenin “ekmeğiyle oynamak” da söz konusu değil. Varsın işler olmasın, acelesi yok zaten. Önemli olan, hepimiz orta karar olalım…
Özel sektör farklı olsa, mesele değil. Ama durum pek öyle değil. Kimin kimi tanıdığı, kimin kimin adamı olduğu daha önemli. Birbirimizi tutalım da… Orta kararlığa halel gelmesin. Öte yandan dişe dokunur bir iş de yapmayalım. Aman aman. Birisi sivrilirse neyimize gerek, birilerini kovmamız da gerekebilir. İş yapan adamlar diğerlerinin yükünü de çeksin, yapmayanları da yapamayanları da beslesin. Bilenle bilmeyen, yapanla yapmayan bir olsun. Hep birlikte az mutlu, az mutsuz, az başarılı yarınlara doğru koşalım… Yok hayır, koşmak yok, yürüyelim en orta karar hızla.
Biz başarıya gidemesek de, gittiğimiz yere başarı diyelim, o problemi de çözelim. Hatta, ödüller verelim birbirimize, bozacının şahidi şıracı olsun, bozacı ödül alsın şıracı alkışlasın, şıracı ödül alsın bozacı alkışlasın.
Türkiye yıllardır ne çıkar, ne batar… Orta karardan gider işte.
Orta karar bir yazı işte bu da.
Uyabildim mi ortama?
Ozkan S. der ki
Hafifinden bölümüne yazmışsın ama baya ağır bir yazı olmuş 🙂
zsg der ki
Ortalamalığa ortalama demenin ağır kabul edildiği ortalama ortam :/