Bir zamanlar bir İngiliz dizisi vardı. “Emret Bakanım” diye. İngiliz politikasıyla eğlenen komik bir diziydi. Başrolde bakan ve müsteşarı vardı, müsteşarın adı Humphrey idi ama, bakanın adını çıkaramıyorum. Sonra, bir kaç sezonun ardından, bakan başbakan oldu, dizinin adı da “Emret Başbakanım” olarak değişti.
Dizide durum sıklıkla bakan/başbakanın bir soruna çözüm araması ve müsteşarın ona neden onun öyle olmayacağını anlatması şeklinde olurdu; bu diyaloglar herhalde dizinin en eğlenceli yerleriydi.
İşte bu diyaloglardan birinde, konu “nükleer silahlar” üzerineydi. Başbakan, nükleer silahların yapımını/bütçesini onaylayıp onaylamama noktasında. Humphrey ile klasik diyalog, azı hatırlama, çoğu uydurma şöyle bir şeydi:
Başbakan – Peki, bu silahlar ülke savunmasına önemli bir katkı sağlar, öyle değil mi?
Humphrey – Hayır başbakanım.
Başbakan – Hayır mı? Yani caydırıcı etkisi olur en azından. Değil mi?
Humphrey – Hayır başbakanım.
Başbakan – Neden?
Humphrey – Salam taktiği.
Başbakan – Ne?
Humphrey – Salam taktiği, efendim.
Başbakan – Nedir o?
Humphrey – İstediklerini dilim dilim alacaklardır. Salam gibi yani.
Başbakan – Nasıl yani?
Humphrey – Başbakanım, diyelim ki, nükleer silahlarınız var. Diyelim ki, sınıra yakın bir Kuzey İrlanda kasabasında halk arasında ayaklanma çıktı. Nükleer silah kullanır mısınız?
Başbakan – Elbette hayır. Onlar bizim vatandaşlarımız.
Humphrey – Evet, tam olarak. Peki, karışıklık bastırılamadı ve diyelim ki İrlanda tarafından polis kuvvetleri yardım amacıyla sınırı kuzeye doğru geçtiler. Şimdi nükleer silah kullanır mısınız?
Başbakan – Tabi ki hayır. Sonuç olarak iyi niyetli bir hareket de olabilir bu.
Humphrey – Kesinlikle. Sonra diyelim ki olaylar büyüdü. Bizim polis ile sınırı geçen polis arasında çatışma oldu. Güneyden daha çok takviye geldi. Şimdi nükleer silah kullanır mısınız?
Başbakan – Sanırım hayır… Hem nereye kullanacağım ki?
Humphrey – Haklısınız efendim. Sonra diyelim ki, sınırı geçenlerin arasına askerlerin de karıştığı anlaşıldı. Şimdi nüklee…
Başbakan – … kullanamam. Yani, adamlar Londra’ya adım adım gelse bile…
Humphrey – … hiç bir noktada nükleer silah kullamazsınız efendim.
Başbakan – Hiç mi?
Humphrey – Hiç
Meselenin sonunda, başbakan, her zamanki gibi şaşkın gözlerle, Humphrey’in dediğine gelir. Tabii kırk yılın başında bir kere de olsa, gerçekten doğru karar budur…
Dikkati çekmesi gereken nokta, başbakanın derdi değil, “salam taktiği”. Çok adice bir taktiktir bu. Hedefe giderken, yapılacakları karşı tarafın herhangi bir noktada yeterli tepkiyi veremeyeceği şekilde düzenlemek anlamına gelir. Verilecek tepkinin, “ya hep ya hiç” şeklinde olması durumunda, yani miktarının ayarlanamaması durumunda, karşı koyması çok zor, hatta imkansız bir taktiktir bu.
Nükleer silahlar işte tam öyle bir örnek. Orantılı güç kullanamıyorsanız, hiç kullanamazsınız. Görüldüğü üzere, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri kullanılmış nükleer silah yok…
Benzer mesele, kurbağa kaynatma meselesi. Kurbağayı soğuk suya koyar, yavaş yavaş ısıtır kaynatırsanız, kaynayıp ölür… Halbuki baştan sıcak suya atarsanız, zıplayıp canının kurtarır. Arada ufak bir fark var tabi. Kurbağa, durumu algılamadığından tepki vermiyor. Salam taktiğinde ise, durum algılanmasına rağmen, gereği hiç bir adımda yapılamıyor…
Görüyor musunuz salam taktiğini?
Mufit Sozen der ki
Bu ornek dogru bir ornek degil. Egemenlik haklari soz konusu olursa akli basinda her hukumet orantisiz guc kullanir.
En yakin orneklerden birisi Falkland savasidir.
yani, osmanlica aciklarsak su-i misal, emsal teskil etmez.
Bunlara daha iyi ornek olmasi acisindan soguk savas sirasinda beklenen Sovyet tank dalgalarinin onunu kesmek icin (Bati) Almanya ve Turkiye (evet Turkiye) gibi peripheral ulkelere ‘taktik’ nukleer silahlar konuslandirilmistir. Bu taktik silahlar arasina bizim o gunlerde gururla her 30 Agustosta gecit torenlerinde seyrettigimiz surface-to-surface ‘honest john’ fuzeleride vardir.(Yoksa siz bunlarin biz ordumuzla gurur diyelim diyemi yapildigini dusunuyordunuz. Bu tip askeri gecitler karsi tarafa ne kadar hazirlikli, ciddi ve guclu oldugunuzun gostergesi olarak yapilir. Honest John’larin menzili 30km kadardir ve dusmana oldugu kadar dost kuvvetlerede yikici etkisi vardir. Bunlarin binlercesi 1990’lara kadar Almanya, Turkiye, Yunanistan, Guney Kore vbde konuslandirilmistir. Bunun disinda da ornegin Howitzer toplarindan atilan nukleer mermiler hazirlanmis ve bunlarda Turkiye gibi ulkelerde kullanilmak uzere depolanmistir. (Halen)
TV dizileri eglencelidir ama hayati onem arzedecek konulari bunlara bakarak irdelemek cok yanlistir.
Yaşar Safkan der ki
Müfit Bey, değerli yorumunuz için teşekkürler…
Aslında nükleer silahlar hakkındaki “salam taktiği” argümanındaki zayıf nokta, kullanılmasa da, karşı tarafın davranışını değiştirdiği gerçeğidir. Yani, sizin de dediğiniz gibi, karşı tarafa “öyle kolay kolay bizi ezip geçemezsin” mesajını vermesidir. Belki biraz bal arısının iğnesine benzetilebilir; bal arısı iğnesini kullandığında kendisi de ölür; ama o iğnenin varlığı yüzünden insanlar olarak arıya sinek muamelesi yapamayız.
Yazıdaki esas maksat, nükleer silah konusunu değerlendirmek değil, “salam taktiği” terimini tanımlamaktı.
Günlük yaşamda, özellikle iş hayatında salam taktiğiyle sıklıkla karşılaşıyoruz çünkü.
Oluşmuş olan düzende, güçlü konumda olan, zayıf konumda olanın haklarını, salam taktiğiyle yavaş yavaş, dilim dilim söküp alıyor. Sistem içinde bunu durdurmanın yolları da oldukça limitli oluyor. Sistem dışı hareketler de hem kişisel hem de toplumsal açıdan çok maliyetli; bir kısmı da kanunen suç.
… dolayısıyla bu aksiyonlar kolay alınamıyor. Çalışan olarak, vatandaş olarak, hakkımız-hukukumuz elimizden küçük parçalar halinde alınıyor… Hem de çok adice bir taktikle.
Nükleer silahlar ayrı :-).