“Son İmparator” diye bir film vardı. Sene 1987. Tam 11 tane Oscar almıştı. Ben daha uzun diye hatırlıyorum ama, IMDB 163 dakika diyor. Televizyon versiyonu için de 219 dakika diyor. Belki de bizde sinemalarda gösterilen televizyon versiyonuydu. Üzerinden 23 yıl geçmiş, hatırlama olasılığım pek yok.
Hatırladığım üç şey var film hakkında. Birincisi, filmin sonunda başına göre daha yaşlı olduğumu hissedecek kadar uzun olduğu. İkincisi, “asla ikinci defa seyredilmeyecek” filmler kategorisinde olması. Üçüncüsü ise, filmden iki adet diyalog, ikisi de Çin’in son imparatoru olan genç arkadaşla, İngiltere’den getirtme tepeden tırnağa beyefendi “özel hoca”sı arasında geçiyor.
Birinde, “centilmen nedir” diye soruyor genç imparator. Hocamız da anlatmaya çalışıyor. Sonra can alıcı soru geliyor. “Sen centilmen misin?”…
Kısa bir duraklama oluyor. Adam ne desin ki? “Centilmen değilim” dese, olmayacak. “Evet centilmenim” dese, ukalaca, hatta centilmenliğe aykırı bir laf. Bunu o zaman aynen böyle düşündüğümü hatırlıyorum. Adam “doğru” cevabı yetiştiriyor ardından: “Olmaya çalışıyorum.” Evet… Centilmenlik ancak “olmaya çalışılabilecek” bir şeydir, bir idealdir, varılmaz, ancak peşinde koşulur çünkü…
İkinci diyalog şöyle: Lord kılıklı hocamız, yine bir şeyler öğretme derdinde. “Sonra da sınav yaparız” falan gibi bir şeyler diyor. Genç imparatorumuz bombayı patlatıyor:
“But the emperor can not be examined!”
Altyazı geçersek:
“Ama imparator sınanamaz!”
İngiliz hocamız, sakince durumu anlatıyor, benim aklımdan geçen gibi bir tepki vermiyor. Bir şekilde olacağına anlaşıyorlar diye hatırlıyorum. Bunun da beni düşündürdüğünü hatırlıyorum. Yani “ekselans” derler mesela İngilizler, “mükemmel” manasında. Orada da öyle bir durum var, imparatorun mükemmel olduğu kabul ediliyor. Tabi bu, “aman ha, kimse imparatorun mükemmel olmadığını ortaya çıkartmasın” tadında bir düşünceden ortaya çıkıyor. O zaman böyle düşündüğümü iyi hatırlıyorum.
Düdük makarnası filmden hayat dersleri…
- Adam olunmaz, olmaya çalışılır.
- Sınanmayı reddeden adam, ya korkuyordur, ya da saklayacak bir şeyi vardır.
- Herkes bir gün birilerine hesap verir… İmparator bile.
——————————–
Yazı yarım gibi duruyorsa, “bir yere bağlanmadı” diye düşünüyorsanız, haklı olabilirsiniz. Kırptım çünkü. Kırpılmamış hali, yayınlamaya uygun değildi. Kırpılmış hali de… Bu kadar oldu.
Neden mi kırptım? Sırf bir düdük makarnasının hatırına.
Bir cevap yazın