Hediye almak zor iş, bazen ölüm, çünkü öldüresiye kararsızlık. İnsanı bilinmezler denizinde boğan, kararsızlık buhranlarına sokan ve hediyeyi verdiği anda tek bir yüz ifadesiyle dağıtabilecek bir “süreç” aynı zamanda. Hatta özel günlerden nefret etmemizin önemli bir sebebi.
En kötüsü de fazla tanınmayan ya da çok iyi tanınan birine hediye almak. Orta yakınlıkta, kendisi ve zevkleri hakkında genel ve kesin yargılar sahibi olunan insana hediye almak kolay, ama yakından bildiğiniz biri hakkında böyle yargılara varmak çok zor. “Bu tür müziği sever ama bu grubu hiç sevmiyordu” ya da “Böyle bir şey giyer ama çizgilisini hiç görmedim üstünde” gibi kararsızlıklarla alınan hediyenin “Beni bu kadar mı tanıdın yuf olsun hayvan herif” fikirlerine sebep olma ihtimali insanın uykularını kaçırır. Yani bir insan tanımış(ya da tanıyamamış) olmanın en çabuk sağlaması ve göstergesidir, ona seveceği bir şeyler hediye edebilmek.
Peki bu adam, kendi kendine hediye almaya kalkarsa? Kendini karşısına alıp ona bir hediye seçmek isterse ne yapar? Kendini tanımak/tanıtmak için kullandığı genel yargıları işine yarar mı, yoksa aslında hiç de öyle biri olmadığını mı farkeder?
İnsanların kendileri hakkında bildikleri ve söyledikleri genellikle yanlıştır. Çünkü bunlar, gayet klişe ve sadece görünene yönelik, görüneni açıklayabilecek yargılardır. Mesela, “A, ben çok gururluyumdur, böyle şeylere hiç gelemem.” Gelirsin anam, her şeye de gelirsin çünkü iki gün sonra “Ben aşık oldum mu gözüm bir şey görmüyor” diyeceksin. “Arkadaşlar bana çok çılgın derler valla ne yapsam yeridir.” Değilsin anam, değilsin. Arkadaşların arasında bağıl bir çılgınlık seninki, hakiki çılgın görsen üç gün kendine gelemezsin kalıbımı basarım. Bunlar bir de burçlardan yardım almayı sever, “Sopa burcu olduğum için lider tarafım var.” Yok ya? Sırf doğduğun anda yıldızlarla gezegenler “hazırol” durumundaydı diye seni lider edecek bir adam mı var, yoksa bu seninki bir özlem mi? “Adımlarımı çok dikkatli ve hesaplı atarım, kertenkele burcuyum” yandaş da bulur kimisi “A vallahi anlamıştım ben, çok belli. Tam bir kertenkelesin”. Yahu önemli bir karar alırken hangimiz adımlarımızı dikkatli ve hesaplı atmayız ki? Ortalama üstü hedefler sahibi herhangi bir insan için gayet gerekli bir özelliktir bu, öyle doğduğun anda gezegenlerin “tüfek omza” pozisyonunda olmasına gerek yok bunun için…
İnsanın doğduğu anda evrendeki durumun karakterine etki edebileceği fikrine tümden karşı falan değilim, bilakis mantıklı dahi buluyorum. Fakat bunlardan “Özgür ruhludur, değişikliği sever” gibi son derece yüzeysel, pespaye karakter özellikleri çıkarılmasına ve bunlara inanılmasına deli oluyorum. Hangimiz “özgür ruhlu” değiliz imkanlar ölçüsünde? Bir yerden sıkılınca çekip gitmek insanın doğasında vardır, tatile çıkmak herkesin ihtiyacıdır. Burç yazılarında bu iş bazen çığırından çıkar ve beden özelliklerini tarif etmeye kadar gelir; “Kaktüs Burcu kadınlarının elleri ve ayakları genellikle büyüktür, ama zarif durur.” Yani ben Kaktüs Burcu mensubu yarım porsiyon bir kadınım ama, ellerim ayaklarım fırıncı küreği gibi olabilmeli? Daha kötüsü hala bu saçmalığa aymıyorum. Hele bir de burcunun özelliklerini okuyup havaya girme, kendini onunla özdeşleştirmeye çabalama zavallılığı yok mu… Burcun Odun Burcu diyelim, hepsinin ismini kapat ve rastgele bir burç seç; onda da en az kendi burç özelliklerin kadar sana uyan bir şeyler bulursun. Ama adı Maymun Burcu’dur, üzülme. Mühim olan inançtır, kendini yeteri kadar özdeşleştirebildiysen “ama yükselenim Maymun” diyebilirsin. Yükselen burç onun için icad edilmiş bir şey sanırım.
Netice olarak, çabuk sinirlenen ama çabuk unutan bir insana “çabuk sinirlenir ama hemen unutur o” demek, başarısız bir tahlildir. Çünkü bu adam o hadiseye çok önem vermiyor olabilir. Ya da o anda bulunduğu “rol” ve “konum” icabı davranışı bunu gerektirmiş olabilir. O yüzden bir dahaki sefere yine çabuk sinirlenip çabuk unutmadığında şaşırmamak, tutarsızlık aramamak lazım. “Ben kinciyimdir” ya da “Ah sen çok rahat bir adamdın ama?” gibi yüzeysel yargılar yerine olayları, atılan kazıkların ve yapılan aptalca işlerin, hatta şirin jestlerin arkasındaki fikri ve tercihi görmeye çalışmak daha tutarlı veriler verir. Neleri nelere tercih ettiğimizi, öncelikleri ve pek tabii o andaki durum, konum ve gerektirdiklerini düşünerek davranışları anlamaya çalışmak daha gerçek bir tanıma ve tanışma çabasıdır. Biraz zordur tabii, “Senin burcun ney?” diye sorup deli saçması önyargılara sahip olmak, “Burcumun özelliği hesaptan kitaptan anlarım ben, en iyisi muhasebeci olayım” gibi kendini tanıma bilmişlikleri oluşturmak varken.
Ben mi? Ben Eşşenk Burcu’yum.
Bir cevap yazın