Yok yok, merak etmeyin Google’a bir şey olduğu yok. Uzunca bir süre de olacak gibi değil.
Olan şundan ibaret: Ben Google’dan emekli oldum :-).
Şu ana kadar bunu öğrenen herkesin bana sorduğu, bundan sonra da her öğrenenin soracağı bir grup soru var. Sinek öldürmek yerine bataklığı kurutalım, yazalım, dileyenler okusun…
Deli misin? Google bırakılır mı?
Bu iki soru tabii. Birinci sorunun cevabı yıllardır aynı. Evet deliyim. İkinci sorunun cevabı da basit. Elbette ki bırakılır. Benden önce bırakan çok insan var, ben de bıraktım, bir şey olmadı.
Neden?
Bu sorunun cevabı çok basit değil işte. İşin içinde çok fazla şey var; bunların toplamı problem oldu. Giderek artan bir şekilde. Vakit geldi, bıraktım…
Vakit mi geldi?
Evet. Yani kişisel açıdan, yalnızlığa ve kök salınmayacağı belli olan bir memlekette yaşamak, insanın yavaş yavaş enerjisini yiyip bitiren bir durum. Bir nevi Çin işkencesi. Yani, bir hafta, iki hafta, bir ay herkes dayanır, fazla bir şey olmaz. Ama süre uzadıkça, her türlü dayanma gücünü aşan bir durum.
Bunu baştan bilerek gitmedin mi sen zaten?
Elbette. Sürdülebilir bir durum olmadığı kesindi. Giderken de ortadan “iki sene” gibi bir süre tahmini ile gitmiştim. Beklentim onu belki biraz aşmak yolundaydı. Ama Google’ın verdikleri, kişisel maliyetleri karşılamaya yetmedi.
Gözüne dizine dursun! Google neyini eksik etti?
Şimdi, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım tabii. Google’da geçirdiğim sürede, başka hiç bir yerde bu kadar sürede öğrenemeyeceğim kadar şey öğrendim.
Yani, yazılım din ise, Kâbe’sine gitmiş oldum.
Öte yandan, Google’da bana göre doyuruculuktan uzak kalan bir grup durum oldu. Mesela, çok büyük Google… Hareket ettimek mümkün değil. Hareket ettirebilmek için, altı – sekiz sene geçirmeyi göze almak lazım orada. Öyle bir zaman elimde yok.
İkinci olarak, İrlanda ofisinde bulunmak da problem oldu. Google çok fazla “Mountain View” merkezli bir yer. Böyle olacağını, işlerin böyle çalıştığını bilsem, belki baştan oraya gitmek için daha çok zorlardım şansımı. Tekrar oralara transfer olmak için ise, enerji kalmadı.
Bir de Google’ın işe alma sistemi genel olarak “genç ve yetenekli” insanlara yönelik. Tecrübeli birilerini aldıklarında, ne yapacaklarını bilmiyorlar pek. Büyük ama kendini halen küçük şirket zanneden bir yer Google.
Google’dan nefret ediyorsun artık yani?
Hayır. Asla. Edebilseydim, işler daha kolay olurdu zaten. Etmiyorum. Seviyorum hatta. Sadece, ayrı dünyaların insanlarıyız… Mesela İstanbul’da Google’ın hendese ofisi olsa, epey bir süre çalışıp, kişisel rekorumu kırabilirdim Google’da. Gelecekte şartlar farklı olursa, Google ile tekrar yollarımız kesişebilir. Ayrıldık ama arkadaş kaldık yani…
Google’ı bize tavsiye eder misin?
Ederim. Bahsi geçen gibi, “genç yetenek” iseniz, sorgusuz sualsiz, gözüm kapalı tavsiye ederim. Tecrübeli biriyseniz, o zaman nereye gideceğinizi, ne iş yapacağınızı iyi öğrenin ona göre hareket edin derim. Tabii buna engel olarak Google’ın dışarıya inanılmaz gizlilik durumu var. Siz oraya gidene kadar, sizi işe alanlar bile hangi takıma verileceğinizi bilmiyorlar, o da ayrı mesele…
Şimdi ne olacak?
O da başka bir yazının konusu…
İlyas Teker der ki
Bende yalnız yaşarım ederim diyorum ama galiba bir noktadan sonra zor oluyor. Google’da çalışmas sırası bende. Az kaldı, çok az.
elif der ki
The End of My Google.. daha iyi olmaz mı?
Şöyle başlıkların arasından bakınca ‘Ne ha? Google’ın sonu mu?’ dedim.
Axa der ki
abicim o değilde konuları bu dilde anlatmak nerden aklına geliyor. hiç sıkılmadan baştan sona okuyorum.
freelancer03 der ki
“yazılım din ise, Kâbe’sine gitmiş oldum.” Türkiyede herkes böyle bir deneyim yaşayamıyor. Fakat sizden istegimiz tecrübelerinizi sık sık bizimle paylaşmanızdır. Yazı içinde teşekkürler. Çok bilgilendirici.
Ercan der ki
Yazdıklarınızın içtenliğinden kesinlikle doğru bir kara verdiğinize inanıyorum. Benzer şekilde İsviçrede değil de Türkiyedeki sıradan bir üniversitede çalışma kararı verdiğimde bu iç huzuru ve tatmini hissetmiştim. Yolunuz açık olsun.