Evde kedim yok, fakat istediğim zaman gidip sevebileceğim yakınlıkta bir ev kedisine erişimim var. Bu yüzden kedi sahibiymişçesine gözlem yapabilir, bir kediyle uyumuş gibi konuşabilirim. Bu hayvanda gözlediğim şeylerden biri de, “pisi pisi” denince hiç oralı olmaması. Yani anlıyorum ki kediler bu çağırma şekline doğuştan duyarlı değil, sokaktaki kedi de bunu nasıl öğreniyorsa öğreniyor ama bizim evde doğmuş evde büyümüş kedinin böyle bir olaydan haberi yok. Zaten ecnebinin kedisini “kitty kitty” diye çağırmasından da belli ki hayvan içinde bulunduğu kültüre adapte oluyor, “çağırılmayı” öğreniyor. Fareye duyarlı olmak gibi değil yani.
İnsan evladında gözlemlediğim benzer bir durum “müdür” denen şeye karşı mevcut. Müdür dediğim işte, adamın kendinden yüksek kademeli herhangi biri. Müdür olması şart değil, “şef” olur, “amir” olur, “potron” olur, kısaca müdür. Müdürden çekinmece işi ilkokul çocuğunda bile var; “ooluummm müdür çaarıyo seni, valla bilmiyom neden çaarıyo üüüü”… Gelişimin 32. haftasında müdür bilinci oluşmadığına göre insan yavrusu da müdür görünce tırsmayı bir yerden öğreniyor ve ömrü boyunca müdür barındıran mekanlarda göl başında su içen geyik tedirginliğinde oluyor. Müdürü göz ucuyla kollarken her daim hazırola geçmeye eğilimli oluyor, “müdür görürse beni evirir çevirir” fikrini kafasından bir türlü atamıyor. Adamın kaderi, müdürün kulağının keyfinde adeta. Okuldayken teneffüste mal gibi dikiliyorsan bile “olum müdür geliyo” uyarısıyla gayri ihtiyari yapmakta olduğu işi (mal gibi dikilmek?) bırakan vardı, şimdi değişmiştir belki. Devir çok değişti.
Ama bu adamlar değişmedi, aynı müdür bilincini işyerlerine taşıdılar. Müdür gelince çalışıyormuş gibi yapma huylarını bırakamadılar. “Sabahtan akşama kadar ebbem eziliyo iki dakka durayım lan” diyemediler rahat rahat, ellerinde yoyo varken müdürü görünce yoyoyu nerelerine sokacaklarını şaşırdılar. En salako meseleden bahsederken arkasından müdürün geldiğini farkedince mahçup oldular, “ehihi meğer tam arkamda kim varmış” diye kikirdeşmeye devam ettiler. Hep müdürün görmediği zamanlarda feysbukta sürttüler, günde 10 saatin 10’unda da çalışan birer android gibi görünmeyi tercih ettiler. Müdür de bunu yedi, müdür de bunu görmek istedi. Zira müdür, haddi olan olmayan her şeyden hesap sormaya, eleman da müdürün sorduğu her hesabı vermeye bir şekilde programlı. Aynı zamanda iki dakkalık doğumgünü pastası yiyiminde kimse yanında geyik çevirmiyor, eğlenmiyor diye şaşıracak kadar şuursuz. Ben ise ortama müdür girmesiyle oluşan, vahşi hayat belgesellerinde de örneklerini gördüğümüz “ortama aslan girmesi” durumunu ilgiyle izlemeye devam ediyorum. Bu sayede National Geographic’in yüzüne bakmaz oldum.
Ve nalet olsun evet, çok farklıyım, muhteşemim, müdürümle “hey adamım” diye konuşurum dostum.
Bir cevap yazın