Televizyonda bir yarışma programı var, adı “Var Mısın Yok Musun”. Acun sunuyor. Böyle şeyler hakkında genelde yazı yazmıyorum ama, yazma yazma nereye kadar?
Yarışmanın formatını buraya yazmakla uğraşamayacağım. Yarışmayı bilmiyorsanız, pas geçin bu yazıyı. Çok da bir şey kaybetmiş sayılmazsınız.
Yarışmanın çok önemli bir özelliği var: Yarışmak için zerre kadar zeka ya da bilgi gerekmiyor. Yani, sorulan bir soruya “varım” veya “yokum” diye cevap verebilen, bir de geride kalan N sandıktan birini seçebilen herhangi biri bu yarışmada yarışabilir.
Yarışmayla ilgili toplam üç enteresan nokta var:
Birincisi şu: Seyrediyorum ben bu yarışmayı. Yani onu seyrederken başka şeyler de yapıyorum ama, işin sonuna yaklaşırken ne olacağını ben de merak ediyorum. Öte yandan heyecanlanmıyorum. Neden seyrettiğimi diğer iki noktayı anlatınca anlayacaksınız, şimdilik pas geçelim.
İkinci mesele şu: Yarışmanın geneli, bir batıl inanç gösterisi olarak sürüyor. Bir tane de aksi fikir belirten yok. Tabii düşünen olabilir de, batıl inanç sahibi çoğunluğun içinde sesini çıkartmaya çekiniyordur elbette.
Batıl inanç ifadelerine muhteşem örnekler var:
– Ben kutumda “mavi” varmış gibi hissediyorum.
– Dün 24 numaradan 500.000 çıktı, bugün açtırmayacağım.
– Bugün şanslıyım, onun için devam edeceğim.
– Kızımın şansı diye düşünüyorum.
Ayrıca mesela, hep beraber ellerini sandığın üzerine koyup açıyorlar… Yeterince adam elini koyarsa, içeriğini değiştirecekler çünkü.
Üçüncü mesele şu: Ortada enteresan bir olasılık hesabı, bir de maliyet hesabı var. Maalesef her ikisini de anlayan yok… Belki bir tek “Hamdi Bey” anlıyor, ya da ona stratejiyi veren her kimse…
Tabii, sazı elime alacağım yeri sona bıraktım doğal olarak. Diğer noktaları aradan çıkartmak gerek. Şimdi olayı sağlam bir inceleyelim:
Anlaşılan o ki, para ödülleri kutuların içine rastgele yerleştiriliyor ve ardından (muhtemelen noter huzurunda) mühürleniyor. İçeriklerini de ne Acun, ne Hamdi Bey (Hamdi Bey tek bir insan mı, yoksa arada değişiyor mu, o ayrı muamma), ne de yarışmacılar biliyor. Rastgele yerleştirmenin “düzgün” bir yöntemle (yani yeterince rastgele ve kasıtsız) bir yöntemle yapıldığını varsayarsak, şöyle gözlemler var:
- Kutuları hangi sırayla açtırdığımız farketmez. Yani farkeder elbette, ancak hangi sırayla açtırdığımız kazanma olasılığımızı değiştirmez.
- Önceki yarışmalarda açılan kutular, bu yarışmadaki kutuların içeriğini etkilemez.
- Peş peşe açılan sandıklar, birbirinden bağımsız olaylardır. Önceki olumlu sonuç gelecekte şans anlamına, önceki olumsuz sonuç gelecekte şanssızlık anlamına gelmez.
Şöyle de bir durum var: Hamdi Bey, verdiği tekliflerde, hep ortalama değerin altında kalıyor, hem de oldukça altında; genel olarak ortalamanın yarısında falan seyrediyor. O zaman, teklifini hiç bir durumda kabul etmemek gerek… Mi acaba?
Değil tabi. Belli durumlarda parayı alıp gitmek gerek. Alıp gidenler de oluyor, doğru da yapıyorlar.
Hamdi Bey ne satıyor?
İlginç şekilde, sigorta satıyor. Yani mesela sona iki kutu kaldı, 1 TL ve 500.000 TL. Ortalama 250.000 TL kazanır bu pozisyon (50 kuruş için olay çıkarmayın) , N defa oynanırsa. Hamdi Bey, 130.000 lira teklif ediyor mesela. Yani, size 250.000 lirayı (ki ortalamada kazanacağınız bu) 120.000 lira bedelle sigorta ediyor. Pahalı bir sigorta bedeli, doğru. Ama sigorta ettirmeli mi, ettirmemeli mi?
Aslında, sorunun cevabını, blog müdavimleri eski yazılardan birinden çıkartabilirler.
Oradaki ifadeyi tekrar edelim: Sigorta ne zaman yaptırılır? Eğer o şeyi yerine koymak sizin için mümkün değilse, sigorta ettirmelisiniz…
Burada da hesap buna yakın bir mesele. Yani, Hamdi Bey’in teklifini kabul edip etmemek, kaç paranız olduğuna, hatta kaç para geliriniz olduğuna bağlı bir şey.
Pek çok yarışmacı, ihtiyacından, dar gelirinden yakınıyor. Doğru söylediklerini varsayalım, mesela ayda 700 liraya çalışıyorum diyen oldu. Ayrıca bir miktar borcu da var, yani parası yok diyebiliriz.
Yukarıdaki duruma bakalım şimdi. 130.000 lira teklif ediyor Hamdi Bey. Basit bir hesapla, 130.000 lira bu yarışmacının yaklaşık 15 yıllık maaşına denk düşüyor.
İnsan 15 yıllık geliriyle kumar oynar mı?
Ya da durumu şu tarafından düşünelim: Bankada 130.000 liranız var toplam. Birisi diyor ki, koy bunu ortaya, yazı tura atalım. Kazanırsan sana 500.000 lira. Kaybedersen alırım paranı.
Oynamak daha karlı değil mi mantıken? Ama o parayı yerine koymak 15 senenizi alacaksa, oynar mısınız?
Oynamazsınız. Dolayısıyla burada da parayı alıp hızla Hamdi Bey’den uzağa doğru kürek çekmeniz gerekir.
Öte yandan, milyonlarınız varsa zaten, tamamen matematiksel bir rasyonellikle, oynamaya devam etmeniz gerekir. Kaybederseniz, alacağınız risk, sizin alabileceğiniz gibi bir risktir.
Bir başka türlü daha ifade edelim: Yarışmada bile olsa, Hamdi Bey teklifi verdikten sonra, o para artık sizin paranızdır. Öyleymiş gibi hesap etmeniz gerekir. Kendi paranızla almayacağınız riski, yarışma parasıyla da almamanız uygun düşer.
Zıplayıp başa dönersek… İşte bu yarışmayı bu sebepten izliyorum. Olasılığı hesaplamak, insanların anlattıklarından o teklifi kabul edip etmemeleri gerektiğini çıkartmaya çalışmak beni yeterince meşgul edip eğlendiriyor. Batıl inançlı yorumlar da bir miktar güldürüyor işte.
Ha, tabi arada matematik öğretmenliği mezunu olup, muhasebeci olup bu hesapların hiç birini yapamayanlar da oluyor, o da ayrı bir muamma.
Tut ki yarışmaya katılırsanız, stratejinizi doğru oluşturun. Şans yoktur, olasılık vardır!
Nur der ki
Ben de bu programı izliyorum. İzlediğim için başta oğlum olmak üzere bazı arkadaşlarım falan tarafından da eleştiriliyorum:( Ama ben ısrarla izliyorum çünkü sizin de burada yazmış olduklarınız, bazı ufak farklarla benim için de geçerli. Şöyle ki her zaman gülemiyorum, içindeki insan hikayelerini izliyorum, bazen içimi çok burkan hayat hikayeleri de oluyor içlerinde(: Şansın; olasılık hesabı yapamayanların, tesadüfen doğru seçimi yapması olduğunu düşünüyorum! Aslında bu yazınızı çok beğendim ve zaman zaman yorum yazdığım VMYM forumunda da yayınlamanızı isterdim!
Yaşar Safkan der ki
İç burkan hayat hikayeleri var içinde, doğrudur. Ancak, o hayat hikayelerinden aslında çok fazla miktarda var. Öte yandan bu insanlar oraya ihtiyaçlarından dolayı değil, “prezentabl” oldukları ve programda ilgi çekip “reyting” yapacakları düşünüldüğü için çıkartılıyorlar. Bir anlamda “maymun ediyorlar” bile diyebiliriz “size para vereceğiz” diyerek…
Böyle durumlarda şunu düşünürüm: Oraya çıkamayanların hali nasıldır acaba? Onların ihtiyacı daha çok olabilir mi? Gözümüz görmeyince gönlümüz katlanıyor ama, doğru mudur bu?
Bu soruların cevabını ben de bilmiyorum. Bu insanlar kanala para kazandırıyor, çünkü biz onları izlemek istiyoruz. Kanal da paranın bir kısmını bunlara veriyor. Bu insanlar arasında (kanal, yarışmacı, izleyici) win-win-win durumu var. Herkes kazanıyor. Ama resmin içinde olmayanlar?
İşin bir de şu yönü var: Kazanılmadan ele geçen paralar, genelde insan hayatına olumlu değil olumsuz etki yapıyor. Piyango kazananların mesela, (Amerika’daki piyangolarla ilgili istatistiği ben okumuştum, Milli Piyango ilgili de benzer durumun olduğunu bir arkadaş söyledi) dağılıp gidiyorlar. Ya kısa zamanda parayı çar çur ediyorlar (ki bu olumlu durum) ya da uyuşturucuya şuna buna takılıyorlar, bir daha iflah olmuyorlar…
Dedim ya, bilmiyorum.
VMYM forumu nedir ki bu arada?
Burak SARICA der ki
“Peş peşe açılan sandıklar, birbirinden bağımsız olaylardır. Önceki olumlu sonuç gelecekte şans anlamına, önceki olumsuz sonuç gelecekte şanssızlık anlamına gelmez.” kuralı bana garip geldi. Olasılık gurusu değilim ama, sanırım açılan sandıklardaki sonuçlara göre elimizdeki bilgi değiştiği için, olaylar bağımsız değil gibi. Elimizde para ödüllerinin listesi olmasaydı, o zaman bağımsız olabilirdi sanırım. Yanılıyor muyum?
Yaşar Safkan der ki
Burak SARICA’ya cevap olarak:
Elbette öyle. Yani bağımsız derken, “şans” meselesi yoktur demeye çalıştım, doğru diyememişim.
Mesela, bir mavi açınca, sonra bir sandık seçersek, mavi açma olasılığı azalmış oluyor elbette. Bütün mavileri tükettiysek, artık kırmızı açmak zorundayız bariz şekilde mesela.
Kızdığım şuydu esas olarak: Adam beş sandık açıyor. Hepsi mavi. Yorum: “Şansım çok güzel bu akşam”. Değil paşam. Mavi açtıkça mavi açma olasılığın azalıyor. Ortam “çok şahane” gözükürken, devam etmek değil, parayı alıp kaçmak gerekiyor işte.
Skyturk der ki
Marilyn vos Savant’ı duymuşsundur belki. Kendisinin bir araba havuç problemi var araştırırsınız duymadıysanız. Burada da aynı şeyi uygulayabilir miyiz? Örneğin yarışmanın kurallarını değiştirelim. toplam 20 kutu olsun. Bunların 1 tanesinde 1 lira, geri kalanlarında ise 500.000 tl var. Bir kutu seçtik ve 18 tane 500.000 kutusu açtırdık. Yani geriye kalanlardan birinde 1 tl diğerinde 500.000 tl var. Elimizdekinde 1 tl olması ihtimali %50 mi yoksa %5 mi?? Çünkü başta 500.000 kutusu seçmiş olma ihtimalimiz %95. Ancak açtık açtık 1 tl çıkmadı. Kutu değiştirmek bir şey farkettirir mi? Ayrıca ömür boyu kazanacağım miktarı Hamdi Bey teklif de etse olasılığın altında ise kabul edeceğimi sanmıyorum. Tabi ki burada büyük konuşuyorum ancak matematiğe ihanet etmek gibi görüyorum. Saygılarımla.