Star Wars “The Empire Strikes Back” filminde (ikinci çekilen, ama adı Episode V, karışıklık çok) filminde güzel bir sahne vardır. Yoda, Luke Skywalker’dan “Force” kullanarak sulara gömülmüş uzay aracını çıkartmasını ister. Luke da “I’ll try” (denerim) der. Burada Yoda’nın yanıtı T-shirtlere basılacak lezzette olur:
Do, or do not. There is no try.
(Yap, ya da yapma. Denemek diye bir şey yoktur.)
Luke buna rağmen, “dener”. Başaramaz. Halbuki, gerekli yeteneğe, hatta motivasyona sahiptir. Eksik olan, inançtır.
İnanç deyine, konu hemen enteresan bir yerlere yönleniyor. Hemen bir anlam ayıklaması yapalım. İnanç deyince, mutlaka doğaüstü bir şeylere inanmaktan bahsetmiyoruz. Hatta, burada bahsedeceğim vaziyetin doğaüstü güçlerle zerre kadar alakası yok. Yani, “İnanç Dünyası” programına, yüz yıl daha geçse konu olacak bir mesele değil.
Bir şeyi yapmanın, yapabilmenin şartları nelerdir? Birincisi, yetenektir. Şu ya da bu şekilde, onu yapmaya muktedir olmak gerekir. Bu birinci şart. İkincisi, motivasyon gerekir. Yani, onu yapmayı istemek, isteyecek bir sebep sahibi olmak. Burada bitiyor mu? Bazı şeyler için, evet. Ama her şey için değil. İmkansız ya da çok zor görünen, sonu görünmeyen, becerip beceremeyeğinz belli olmayan, anında faydası görülmeyen şeyler için, bu iki şart maalesef yeterli değil.
Böyle durumlarda, inanç gerekiyor. Yani, analitik olarak sonucu ve yolu net göremediğiniz zamanlarda… Sis perdesi içinde yürümek zorundaysanız… Kendinize istediğinizi yaptırmanız pek zor olabilir. Yaptığınıza veya sonuçlarına inanmıyorsanız… Yapamazsınız.
Acımasız bir sonuç ama, gerçek maalesef.
Örnek mi? Spor yapabilen kaç taneniz var? Fiziksel sakatlığınız yoksa, muktedir olma probleminiz yok. Gerekliliği bariz. Sporun faydalı olmadığını iddia edecek yok. Spor salonuna para veren de çoktur. Düzenli gitmeyi başaranlar el kaldırsın bakalım… Bir, iki, üç…. O kadar. Neden? Sonuç almak zor. Meşakkat çok. Yapamazsınız. Spor salonları da buna güvenir zaten — mümkün olduğunca uzun vade parası alırlar ve kaynakları fazlaca satarlar… Nasıl olsa gelmeyecekler ki!
Başka örnek mi? Kendimden vereyim, hep size sataşacak değilim ya. 1998’de “Introduction to Algorithms” kitabı aldım. Öğreneyim şu algoritma olayını diye. 1998’den 2002 yılına kadar rafta durdu tuğla gibi kitap. Sonra? Sonra mecburiyet haline getirdim, dersini vererek öğrendim. Faydasına kendimi inandıramadım çünkü…
Mecburiyet belli durumlarda inancın yerini tutabilir tabii. Ama her şeyi mecburiyet haline getiremezsiniz ki.
“Yapmak” kolay değil… Dediğini yapmak hiç kolay değil. Yalnız inandığınızı söylerseniz, söylediğinize de inanırsanız, o zaman yapabilirsiniz.
Aksi halde, kendinizi kandırırsınız. Uzay aracı sulara gömülür. Spor salonuna verilen paralar da boşa gider. Kitap da rafta bekler.
Star Wars hikayesi de enteresandır… Yoda, memnun olmamıştır durumdan. Uzay gemisini muhteşem bir “Force” gösterisiyle o çıkarır sulardan. Luke’un eğitimine sabırla devam eder — arada Luke eğitimini yarım bırakıp kaçsa da…
Çünkü Yoda, Luke’a inanmaktadır…
Bir cevap yazın