Film tutunca ikincisi çekiliyor ya… Galiba bunun serisini çekeceğiz.
“Yazılım Kariyerinin Başındakilere Ukalalıklar” yazısı (kendi çapımda) bomba gibi patlayınca, devamını getirmek farz oldu. O yazıyı hem fazla uzadığı, hem de yorulduğum için bir yerde kesmiştim. Sonra ilginç yorumlar da geldi.
Kariyerinizin başındaki bir yazılımcı olarak, sizin için önemli seçimlerden biri de, ne menem bir şirkette nasıl bir iş bulacağınızdır. Şirket tipi olarak, olasılıklardan biri de “startup” olacaktır.
Startup:
Startup startup… Bunun bir Türkçesini ben bilmiyorum. Startup dediğimiz şey, az sayıda insanın, büyüme amaçlı olarak yatırımlar falan alarak vücuda getirmeye çalıştığı şirkete deniyor. Kendiniz bunu yeni mezunken ne yaptığınızı bilmeden kurmaya kalkarsanız, başınıza gelecekleri ilk yazıda anlatmıştık. Şimdi, böyle bir şirkete ortak olarak değil de, çalışan olarak girerseniz ne olur, onu anlatalım.
Bir startup’ta çalışırsanız, bir kaç türlü risk alıyorsunuz. Mesela, tüm startup’ların %90’ı bir yıl içinde kaybolur gider. Bazı startup’lar öldükleri halde, arafta kalırlar, tamamlanmamış işleri kalmış öbür tarafa geçemeyen hayaletler gibi ortada gezerler. Şirketin hayaleti, çok korkunç bir şeydir. Ciyak ciyak bir sesi, inanılmaz baskısı vardır. Maaş da ödemez.
Eğer startup içinde çalışacaksanız, o insanların işe yaklaşımı çok önemlidir. Sizi ucuz iş gücü olarak işe alıyorlar, ama kendileri de aslında pek toy duruyorsa, aman dikkat edin. Olması gereken iş üzerindeki eğitim yerine, “sopa yiyerek kendi kendinizi eğitmek” durumunda kalabilirsiniz. Gece gündüz çalışıp, kendinizi helak edip, gerekli donanıma sahip olmadığınız için bir şey üretemeyip; siz baştan aksini iddia etmemenize rağmen (ben on numara adamım demediniz ya) sağlam firça yemeniz büyük olasılıktır.
Basit testlerden biri: Startup patronlarına, “Sizce bu şirketin başarı şansı kaç?” diye sorun. 10 kişiden küçük startup için, %25’ten büyük bir şey söyleyen olursa kaçın. Başarısızlığın suçu size doğru geliyor çünkü.
İkinci mesele, maaş ödenme durumu. Bu yalnız startuplar için geçerli değil, her yer için geçerli; ama en çok başa startup ortamlarında geldiği için söylemekte fayda var:
Alacağınız iki maaşa ulaştığı anda, kapıdan çıkın ve asla geri gelmeyin.
Pek az sayıda şirket dışında, çalışanlar veresiye çalışır. Yani, önce iş yapılır, Şirket size bir ay boyunca, her gün borçlanır. Ayın sonunda size olan borcunu sıfırlar. Ay sonunda maaş ödenmeyince, size olan borcu bir maaşı geçmeye başlar. Eğer o maaş hiç ödemesiz bir sonraki ayın maaş saatine gelirse, alacağınız iki maaşa ulaşmış olur. Şirketin sonradan size bir şey ödemediği durumda (çok da az rastlanan bir şey değil bu) kapatamayacağınız bir para deliğiniz oluşmuş demektir.
Dikkat ederseniz, yukarıdaki kuralın, aması, maması, şartı şurtu yok. Maaş şirketin namusudur. Namusunu kaybetmiş şirketle işiniz yoktur. Özellikle kırk bin türlü söz, vaad ile kanarsanız, sonra gelip bana ağlamayın.
Maaş kanunen bir sonraki ayın beşine kadar ödenmelidir. Ödenmezse, gidip sorun. Net bir tarih isteyin. O tarihte de ödenmezse, yeni iş aramaya başlayın. Ay sonuna kadar para geldi, geldi. Gelmedi, kaçış…
Startup’larda, önemli durumlardan biri, “işte şunu becerinceye kadar”, “şu yatırımı alıncaya kadar” düşük maaşla çalışılmasının istenmesi, buna mukabil, “sonra hep beraber kazanacağız” sözüdür. Arkadaşlar. Eğer ortak değilseniz, profesyonelsiniz. Şirket çok para kazanırsa, ortaklar kazanır. Onlar girişimcidir çünkü. Sizin kazancınız ise, maaş artı -olacağı varsa- primdir. Bugüne kadar senede dört maaştan fazla yazılımcıya prim vereni görmedim (ki bunlar da uç vakalar, bir-iki maaştır olacağı). Dolayısıyla bundan fazla bir değişim olacağını düşünmeyin. Çok para kazanılırsa, kâr hânesine yazılıp, patronların cebine girer. Bunda negatif bir şey yok. Negatif olan şey, sizi “daha sonra beraber kazanırız” lafıyla, düşük ücrete razı etmeleri. Bu yalan çünkü; sadece riski size atayıp, getiriyi kendilerine alma yöntemi. Eğer, alacağınız miktar için “gene de iyi lan” diye düşünmüyorsanız, uzayın oradan. Ortak olacak olsanız baştan olurdunuz. Elemanlıktan ortaklığa yükselmiş adam sayısı, er ve erbaşıktan subaylığa yükselmiş adam sayısı kadar azdır.
Epey karanlık bir tablo çizdik. Bunun esas sebebi, Türkiye’de “risk” ve “risk yönetimi” kavramlarını bilen ve anlayan insan sayısının çok az olması. Yani, insanlar lafa gelince risk olduğunu anlıyorlar ama, o riskler krize dönüştüğünde buna inanılmaz şaşırıp etraflarında suçlu arıyorlar. Sebepleri doğru analiz etmek yerine insanları suçlamak çok daha kolay çünkü.
Ancak buradan, “startup’ta çalışmak her türlü kötü” diye bir anlam çıkarmayın. Bazı şartlar doğru gelişirse, size ve kariyerinize çok faydalı durumlar da gelişebilir. Şöyle ki:
- Patron veya patronlarınız, ne yaptığını bilen ve bilgi açıklığına inanan insanlarsa, kariyerinizin çok başında, işin yönetimi konusunda bilgi edinme şansınız olur.
- Yine patron veya patronlarınız, teknik olarak yeterli güç ve olgunluğa sahiplerse, onlarla birebir çalışma ve bir şeyler öğrenme şansı bulursunuz. Az zamanda çok ve büyük şeyler öğrenmek anlamına gelebilir bu. İki senede kırk beş ayrı kursa gitmiş kadar olabilirsiniz.
- Bir startup, teknik açıdan yaptığınız işin neredeyse tüm yönlerini görebileceğiniz, hatta her yerine elinizi sokabileceğiniz bir şirket halidir. Büyük resmi görüp, mesela bir web projesinin nasıl çalıştırıldığını çok net öğrenebilirsiniz. Bu da, kariyer opsiyonlarınızı genişleten bir şey olacaktır.
- Startup ortamında, tek fayda tecrübeli insanlardan gelmez. Sizin gibi kariyerinin başındaki başka insanlarla da çalışırsınız. Böyle zorlu ortamlarda oluşacak dostluklar, bir ömür boyu sürme potansiyeline sahiptir. Arkadaşlıkların pek çoğu, olumlu ve rahat şartlarda oluşur; o şartlarda kalırsa sorun yoktur da, menfaatlerin kesiştiği durumlar oluşunca bozulma eğilimine girerler. Bir startup ortamında oluşan dostluk, ateş ile dövülmüş ve test edilmiş olur.
- Diğer şirketlere göre, bir startup içinde, ilginizi çeken ve yeni bir konu üzerinde çalışma şansınız çok daha yüksektir. Büyük resmi görebilme durumunu da katarsak, tadından yenmeyebilir.
Özetlemeye çalışırsak:
Startup, yüksek risk ve yüksek getiri ortamıdır. Karşılığını alma ihtimaliniz olmayan riskin üzerinize yüklenmemesine dikkat etmek gerekir; adil miktarda riski almak için, kariyerin başı pek de uygundur.
Az zamanda çok tecrübe kazanmak için, startup, bulunmaz Hint kumaşıdır. Ancak yine en önemli faktör, etrafınızdaki insanlardır; hem patronlar hem de çalışanlar geleceğinizi şekillendirir.
Üçüncü bölümde, başka bir şirket tipinde görüşmek üzere…
Serdar der ki
Yazıları okuyunca bende yorumumu paylaşmak istedim..
Ben yazılım geliştirmeyi; kurumsalımsı firma, tutmuş startup, tutmamış startup ve kendi batırdığım startuplarda deneyimledim.
Teknik olarak startup’dan daha hızlı ilerleyebileceğiniz bir yer olmadığı kesindir.
Ekonomik stresiniz yoksa kesinlikle startup deneyimi edinin.
Ama rahat bir memur developer hayatı istiyorsanız, adını söylediğinizde annenizin bilmediği firmada kesinlikle çalışmayın.
Memur hayatı yaşayabileceğiniz kurumlarda, IK değerlendirmeleri teknik bilgi, yetenek ve deneyimle değil… geçmiş deneyimlerin edinildiği firmaların ticari başarılarıyla yapılır.
Ayrıca startup hızında yaşamaya alışmak, daha sonra memurlarla çalışmanız gerektiğinde, aşmak için çabalamanız gerektiren bir uyum sorunu da getirir.
Murtaza Bilen der ki
Startup’a girişim diyorlar. Sence uygun degil mi?
Yaşar Safkan der ki
Uygun olabilir. Öte yandan, “enterprise” karşılığı olarak da girişim diyoruz.
Startup için Wikipedia şöyle diyor:
A startup company or startup or start-up is an entrepreneurial venture or a new business in the form of a company, a partnership or temporary organization designed to search for a repeatable and scalable business model.
Yani, startup, girişimin, bir şirket, ortaklık veya organizasyon haline deniyor ki, bu şekliyle ölçeklenebilir ve tekrarlanabilir bir iş modelini aramaya yarıyor.
Bundan gayrı, sosyal girişim, devlet girişimi falan da olabiliyor…
Hala girişim diyebiliriz tabi. Etrafımda da, yazılı olarak da hiç denk gelmedim (ya da farketmedim) sadece.
Can Altineller der ki
Çok güzel bir yazı olmuş tebrikler. Startup dünyasında genelde yazılımcılar bir şekilde “kafalanarak’ boş yere veya kötü şartlarda çalıştırılıyorlar. Yazılımcıların bir sınıf bilinci oluşturup, buna göre davranması gerekiyor, imho.
Yaşar Safkan der ki
Doğru, doğru, doğru.
Yazıda hiç değinmediğim, sonradan “kurumsal” yerde çalışınca oluşacak uyum sorunu da doğru. Diğer yöndeki geçiş de (belki daha) sıkıntılı olabiliyor. (“Oha bunu da mı ben yapacağım?” tadında.)
(Not: Yorum spam’e düşmüş baştan. Oradan bulup çıkaran Elif Kuş’a ayrıca teşekkürler.)