Dün yine Yeditepe Üniversitesi’ndeydim. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden çocuklarla iki saat 15 dakika kadar sohbet ettik.
En son iki yıl önce yapmıştım bunu. O seferki grubu, soru sormaya ikna etmek için bir saat harcamıştım. Bu seferki grup daha sıcak çıktı. Sorularınız var mı diye sorunca, peşpeşe sorularla tahtayı donattılar. (Onlar sordu, cevaplamaya geçmeden önce tahtaya yazdım hepsini.)
Neredeyse sorulmadık bir şey bırakmadılar.
Tahtayı sınıfı görünce çok hareketli bir duruma geçiyorum. “Hiperaktif” denebilir. Geçen sefer çocuklardan biri “hiperaktif misiniz” diye sorumuştu. Bu sefer de çocuklardan biri, “buraya gelmeden önce ne içtiniz” diye sordu. “Adrenalin,” dedim, “sen de dene, çok güzel oluyor!”
Neler sordular neler…
– Google ne getirdi ne götürdü? Google’dan neden döndün?
– Dublin nasıl bir yer? Kızlar güzel mi? (Sorudan kaçmak yok, bunu da cevapladım.)
– Akademisyenlik mi iş hayatı mı?
– Mezun olunca iş var mı?
– Buradan eleman alacak mısınız?
– İş görüşmesinde neler yapalım neler yapmayalım?
Bildiğimce, dilim döndüğünce soruları cevapladım. Bir o kadar da maymunluk yaptım. Çocukların memnun kaldığını umuyorum.
Yeditepe Üniversitesi’nde sanki pek fazla şey değişmemiş. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde sevgili sekreterimiz Suna yerinde. Bölüm Başkanımız Şebnem Hanım da yerli yerinde. Kendisiyle yarım saat sohbet edecek zamanı da buldum. Erkan hocamız doçent olmuş, bölüm için de kendisi için de hayırlı olsun.
Yeditepe Üniversitesi, hala “biz” benim için, yukarıdaki paragraflara bakarsanız… Ön kapıdan girip ön kapıdan çıkınca bir yere, öyle oluyor.
Muhabbetin sonunda, Intertech reklamı da yaptım biraz. Eleman arıyoruz, genç yeteneklere ihtiyacımız var.
Seneye bir daha…
Bir cevap yazın